349 – Kaybettiklerimiz VII


Gene kayıplar, üstelik önemli kayıplar için yazmış olduğum bir yazı ile bu hafta huzurlardayım.

28 Nisan 2017

Demet Akbağ’ın başrolünde olduğu ve Mükremin Çıtır rolü ile Yılmaz Erdoğan’ın ünlenmeye başladığı “Bir Demet Tiyatro” oyununu seyrederken, Demet’in VolkanSaraçoğlu.jpgkarakterlerinden biri olan Feriştah’ın oduncu kocası Numan’ı canlandıran tiyatrocuyu nedense ilk başlarda hiç sevmedim, hatta gıcık kaptım bile diyebilirim. Ne var ki bir süre sonra adama saygı duymaya başladım. Sonuçta belki de yeteneği az da olsa, göstermiş olduğu sebat ve son tahlilde emeği ile rolünü oynamaya çalışmasını takdir ile karşılamış ve sonlara doğru müthiş bir sempati duymaya başlamıştım. Volkan Saraçoğlu adlı bu tiyatro emekçisi ne yazık ki genç sayılacak bir yaş diyeceğim 60 yaşında hayattan kopmuştu.

“Oduncu Numan” karakterini tahlil ederken fark ettim ki, ben hayatın kendilerini bir şekilde bir işlere yönlendirdiği ve doğuştan müthiş yetenekli olarak doğmamış kişilere daha bir sempati ile yaklaşıyorum. Bülent Kayabaş da bu emekçilerden biriydi BülentKayabaş.jpgbana göre. Belki tiyatrocu olarak başarılı olduğu söylenebilirse de, ki hiç seyretmişliğim yoktur, sinemadaki rolleriyle, biraz zorlama olarak o işten para kazandığını söyleyebilirim. Üstelik öyle rollere soyunmuş ki, muhtemelen tiyatro sevdalısı olup oradan para kazanamayınca bu yolu seçmiş. Gene kendisi gibi tiyatrocu olan Aydemir Akbaş ve Ali Poyrazoğlu gibi ustalarla 1980 öncesi kutsal bilgi kaynağı Vikipedi’de de belirtildiği gibi 1975-1981 yılları arasında, o zamanların meşhur tabiriyle, Yeşilçam krize girmiş ve çareyi ucuz, kalitesiz seks furyası filmleriyle kurtarmaya çalışmıştı. Birkaç tanesini sinemada seyretmişliğim olan filmlerde, tam hülle misali, saçma sapan bir konu üzerinde ve aralara katılmış yabancı porno film parçalarıyla para kazanma yöntemine gidilmişti. Milliyetçi muhafazakar 1980 darbesiyle de böyle filmlere yasak getirilmiş, belki de sinema emekçilerinin bu eziyetine son verilmişti.

Para kazanmak amacıyla biraz frikik verebilen Türk sanatçıların yanına meşhur olarak eklenen Poyrazoğlu, Kayabaş ve Akbaş gibi fizik olarak da hiçbir seksiliği olmayan, hatta kassız yapılarıyla anti-seksi bile diyebileceğimiz bu yıldızlar adeta isimlerinin önüne geçen seks yıldızı payelerini muhtemelen sadece filmlerin isimlerindeki vuruculuk ve araya eklenen parçaların kalitesiyle sağlamışlardı.

Biz Böyle Severiz, Dokunma Yanarsın, Doyumsuzlar, Vur Vur Kaç Kaç, Koca Aranıyor, Aşk Bebeği, Yedi Kocalı, Sevimli Aşık, Yatak Hikâyemiz, Bir Öpücük Ver Bana, Kara Leke, Rezalet, Sevginin Bedeli, Pusu, Sormagir Sokağı, Şeytan Köşeyi Döndü, Zor Oyunu Bozar, Yengen, Yalnız Kalp, Sımsıcak, Kabadayı Böyle Sever, Uçurum, Korkak Kahraman, Aşkın Sıcaklığı, Sıra Sana Gelecek, Hırçın Kız, İki Aşk Arasında, Yeşilçam Sokağı, Hızlı Giden Yorulur, Ne Zaman Geleceksin, Sen Ve Ben, Hayret 17, Çapkın Kızlar.

Yukarıdaki film isimleri Bülent Kayabaş’ın 1977 ila 1979 yıllarında çekmiş olduğu film Ferruh_BülentKayabaş.jpgisimleri. Bunların yanında bir de yurtdışında bile efsane olan bir rolü var ki tadından yenmez. Başrollerini Filiz Akın ve Ediz Hun’un paylaştığı 1973 yapımı “Karateci Kız” filminde “Ferruh Durak” ismiyle kesmiş olduğu bir rol var ki anlatılmaz yaşanır: (https://www.youtube.com/watch?v=uRw6lfxKvD0). Bir insan bu kadar mı doğal vurulur ve ölür. Bir Yeşilçam emekçisi olarak 150 filmde irili ufaklı rolde oynamak da öyle kolay bir şey değil tabi. Ferruh’u mutlaka seyredin.

Rahmetli Dayım Ayberk Çölok’un da, tiyatrodan ekmek yiyemediği zamanlardan birinde arkadaşlığı itibarıyla, Ali Poyrazoğlu’nun oynadığı bir seks filminde oynamış olduğunu kendisinden dinlemişliğim vardı. Her ne kadar filmin ismini öğrenememiş olsam da rolünün  “çapkınlık yaparken kızları kovalayan veya bazen de kızlar tarafından kovalanan Ali Poyrazoğlu’nun, odada veya salonda önünden geçerken kafasına vurmak” olduğunu söylemişti Dayım. Yani araya eklenen parçaları çıkarırsanız seks ile hiçbir ilgisi olmadığı gibi, komedi bile sayılamayacak filmlerden geçinmiş bu tiyatro emekçileri.

 

Tayfun Talipoğlu

“Bam Teli” programında, kısık sesiyle sunduğu program ve hakikaten insanın bam teline vuran yürek parçalayıcı konularla pek sevmiştim Tayfun Talipoğlu’nu. Kendine özgü, biraz kısık, biraz da buğulu bir sesi vardı ve esprili bir konudan bahsediyor olsa bile hüzünlenebilirdiniz. Bir de “Yol Hikâyeleri” programı vardı gene. Ama şiirsi bir tadda söylediği şeyler eğlence programlarında çokça işlenmişti. İşte kitabının tanıtım fragmanı.

TayfunTalipoğluBir yol
Bir yola,
Yollar insana ulaşıyorsa
Bizim…
Göz,
Gördüğünü yüreğe,
El,
Tuttuğunu emeğe
Yazıyorsa, bizim…
Kayıp değil sevdalarımız.
Düşmeyin kaygıya!
Saklıyoruz zulamızda…
Can tenden çıkmadıkça
Biz,
Bizdeyiz..

Erken sayılacak bir yaş bile denemeyecek kadar erken gitti Talipoğlu. Referandum öncesi Whatsup’dan gelen, (https://www.youtube.com/watch?v=_oOugEKr0rQ) konuşması vardı ki muhtemelen gördüklerinden, hissettiklerinden iyice bir dolmuştu ve o kadar kederlenmiş ki kalbi dayanamadı ve aramızdan ayrıldı. Allah rahmet eylesin.

348

350

Önceki kaybettiklerimiz:

Kaybettiklerimiz 1

Cuma kayıpları – Leman Çıdamlı

Kaybettiklerimiz 2

Kaybettiklerimiz 3

Kaybettiklerimiz 4

Kaybettiklerimiz 5