088 – HÜSRAN


10 Ekim 2008

Hüsran’ın kelime anlamı nedir? BATKI. Hoppala bu da nereden çıktı diye soracak olursanız Türk Dil Kurumunun, yeni sürüm olduğunu iddia ettiği “Sesli Sözlük”ten. Bir başka anlamı, hatta açıklaması var ki “Beklenilen şeyin elde edilememesi yüzünden duyulan acı” olarak yazılmış.

Peki Hüsran da nereden aklına geldi diye sorarsanız işte orada durun derim. Yahu seksen küsur haftadır her Cuma yazı yazıyorum. Onlardaki konular nereden çıktı diye sormadınız da iş hüsrana gelince mi soruyorsunuz diye ben de karşı soruyu sorarım.

Her neyse gene bu haftaki yazım için konu ararken önce “Perşembe Bulmacalarına” nazire yapayım dedim. Sonra “yok yahu zaten ortama yazı yazan bir tane adam var, ona da meydan okurcasına, sanki ‘ben senden daha iyi yazarım. Öyle yazılmaz, böyle yazılır’” diye rencide etmemek adına bu konuda yazacaklarımı bulmaca konusu biraz soğuduktan sonra sizlerle paylaşırım.

Şimdi hüsrana geri dönersek, eskiden tüm milli maçlardan da hüsranla döndüğümüzü hatırlatmak isterim. Maçlardan önce atıp tutup, peşinden de beceremeyince tükürdüğünü yalamak yerine “Yenildik Ama Ezilmedik” edebiyatı yaparak avunuyorduk. Daha sonraları övünmek gibi olmasın tuttuğum takımın başına vizyonu geniş bir dünya adamı olan Jupp Derwall’i getirince takımın da vizyonu genişledi ve o sıralar vizyonu genişlemeye en müsait adam olan Mustafa Denizli ile Avrupa Aslanı olma yolunda iyi bir yol kat ettik. Bu anlarda başıma gelen sıkı hüsranlardan bir tanesi az daha hüsran yemek üzere iken 3-0’ın rövanşında Neuchatel Xamax takımına beş basıp gönderdikten sonra Steau Bükreş takımına elenerek final umutlarımız suya düştüğü zamandı. Yaşanan hüsranı ise tezahüratlardaki “kim oynadı Avrupa’da yarı finali” şeklindeki nağmelerle hafifletiyorduk. Ancak Avrupa’da yaşanan başarılar ve alınan güzel sonuçlardan sonra, Türkiye’ye dönüşte genellikle de Fener’e rastlayıp hüsran dolu sonuçlar alıyorduk.

Canlı olarak pek çok Fener hüsranı yaşamışlığım vardır. En unutamadığım iki tanesinin ilkinde Ali Sami Yen stadında oynanan bir maç vardır ki çıplak gözle seyretmiş olduğum için sızısı hala içimi yakar.

Güneşli güzel bir günde beş altı arkadaş maça gitmeye niyetlendik. Mecidiyeköy’e geldiğimizde gördük ki stad epeycene bi dolu. Yol tarafındaki “Yeni Açık” tribünün kuyruklarını incelerken, hala daha kendime övünme payı çıkardığım bir şekilde, arada kuytuda olduğu için güdük kalmış yaklaşık yirmi kişilik bir kuyruğun ucuna dahil olup herhalde on dakika içerisinde içeriye girdik. Maç başlayıp da hemen başlarda ilk golü atınca keyfimiz arttı ama peşinden beraberlik golü gelince engi benk olup hüsranla yerimize oturduk. Ama peşinden daha ilk yarı bitmeden gelen iki gol bizi mest etti.

Devre arasına 3–1 galip girmekten herkes mutluydu ama arkadaşlardan birinin söylediği “Yahu her şey ne güzel gidiyor. Kesin başımıza kötü bir şeyler gelecek. Eve gidince bir de bakacağız ki yanmış bulacağız” gibi umut kırıcı söylemlerde bulunsak da ikinci yarının başında gelen dördüncü gol bizi keyiften iyice uçurdu. Ama hüsranı bundan sonra gelen yediğimiz üç golde fena halde yaşadık. Allahtan ki maçın bitimine fazla kalmamıştı ki 4–4 lük sonuca razı olup hüsranımıza yenilmediğimize şükrederek çare arar olduk.

Bundan daha hüsran verici olanı ise ilk yarısını 3–0 önde bitirmiş olduğumuz bir kupa maçında bu skordan sonra maçın bittiğini zannedip peş peşe yapılan iki röveşata ile rakibi kızdırıp sonuçta 3-4’lük skorla hüsranlardan hüsran beğenir hale düştük. Yalnız bunları yazıyorum diye Feneri övüyorum sanılmasın, ben sadece hüsranlarımı yazmaktayım. Zaten Fener’in son üç senede iki defa “Kendim Ettim, Kendim Buldum” hesabı yaşadığı hüsranları da göz ardı etmemek gerekiyor (Hem nalına, hem mıhına).

Bu sene gerçekleşen Avrupa kupası maçlarında ise rakiplerimize son dakika golleriyle biz hüsran yaşatırken, eski Avrupa ve Dünya kupası gol kıralı Garry Lineker’in söylediği “Herkes oynar, Almanlar kazanır” lafı gerçekleşip gene son dakika golüyle yeni bir hüsran yaşadık ama o kadar sakatlığa karşın son dakikaya kadar başa baş gitmek bile bana göre sıkı bir başarı olduğu için hüsrana rağmen başım dik kaldım.

Hep hüsran, hep hüsran durumları da milli piyango, sayısal loto, şans topu gibi oyunlarda her zaman karşılaştığım durumlar. Vaktiyle bir iş gezim esnasında öğle yemeğinde beraber yemek yediğim Toğan Bey adındaki bir Ünilever çalışanının arkadaşına milli piyango için söylediği bir durumu ben yıllardır yaşıyorum ama hala bir tık yok. Toğan Bey mealen “eskiden arada bir amorti vururdu. Şimdilerde ise hiçbir şey çıkmıyor. Hissediyorum ki yakında sıkı bir voli vuracak. O yüzden birkaç zamandır hep tam bilet alıyorum” demişti. O konuşmadan sonra kendisiyle bir daha karşılaşmadık ama hep düşünmüşümdür acaba Toğan Bey bir Milli Piyango zengini olabilmiş midir diye. Ben ise kaç zamandır aynı Toğan Bey misali sayısalda 3 bile tutturamamanın, “fırtına öncesi sessizlik” olduğunu savunsam da her seferinde hep hüsran ile neticeleniyor sonuçları elimdeki biletle karşılaştırmak. Tabi babamın söylemiş olduğu “piyango ahmaklardan alınan vergidir” sözüne gönderme yapılmamasını rica ediyorum.

İşletmede okurken bir profesör hocamız bize iktisat dersi verirken “borsada kazanmak istiyorsanız hisse senedi fiyatları yükselmeden evvel satın alacaksınız, düşmeye başlamadan önce de satacaksınız. Eğer böyle yaparsanız kazanırsınız.” demişti ve eklemişti: “Ama ben ne zaman alım satım yapmaya kalksam hep tersi oluyor. Yani yatırımı hep yanlış yapıyorum. Ve hep hüsrana uğruyorum. Ne var ki aynı şeyleri ekonomiyle hiç ilgisi olmayan eşim yaptığında çok başarılı oluyor. Yani ben yatırımı başta iyi yapıp uyanık bir eş seçmişim, şimdi yatırımlara ben karışmıyorum, karım ne isterse onu yapıyoruz.

İlk Yeni Dünya ziyaretimi yaklaşık 2 sene kalıp mastır yapmak içingerçekleştirmiştim ama “Dolçe Vita” hayatı sevip bir de okuldan mezun olduktan sonra 4 sene geçmiş olmasından dolayı “rahat mı battı len!” diyerek kalmaktan vaz geçtiğimde dönmek istediğimi anneme bildirdikten sonra “hüsran’a uğradın mı?” diye sorduğumda annemin “değil hüsran, gelmene kalmandan daha çok sevindim” diye cevap vermesi benim dönüşe kadar olan zamanda daha bir huzurlu olmama yol açmıştı.

Yani bitirirken diyeceğim mutluluk beklerken hüsranla karşılaşınca hissedilen hayla kırıklığına göre hüsran beklerken karşılaşmamanın zevki daha fazla oluyor.

87

89

Yorum bırakın