029 – Cuma günleri


8 Ağustos 2007

Eskiden hanım kadınların günleri olurdu. Kendimi bildim bileli annemin de günleri olduğundan ve bu günlerde de mideye hitap eden malzemelerin bolluğundan bu günleri iple çeker olurduk. Daha sonraları bu günler bazı yerlerde kazanç kapısı olarak görülerek “Altın Günleri”ne çevrilmesinden, veya artan hayat pahalılığı nedeniyle yapılan masrafların bütçeleri sarstığından veya hanımların da aile bütçesine katkı adına çalışmaya başlamalarından eski rağbeti görmez olup zamanla kalkıp gitmiştir.

Hatırladığım ilk Gün annemin her ayın onyedisine rastlayan günündeydi. Muhtemelen İzmir’e taşındıktan sonra diğer komşu ve arkadaş hanımlardan arta kalan gün olarak bu seçilmişti veya elde bu kalmıştı. Ayın onyedisi yaklaşırken annemde bir hareketlenme ve acaba ne yapsam derdi başlasa da o gün sabah erken saatte başlayan hazırlıklar ilk misafir gelmeden önce tamamlanmış, hatta ortalık da sanki mutfakta hiç hazırlık yapılmamışçasına temiz ve tertipli olurdu. Üstelik bunlar önceleri ablam ve ben gibi gayet!! iyi geçinen iki kardeş ortalıkta iken, daha sonraları kardeşimin doğumundan sonra ise üç çocuklu olarak yapılırdı. Ancak ayın onyedisinin hangi güne denk geleceği belli olmadığından ve her ay hafta içinde farklı bir güne rastlaması hem tatil gününe denk gelmesi hem de evin temizlik durumuna göre hanımların daha fazla yorulmalarına yol açtığından annem bir süre sonra her ayın üçüncü cumasını gün olarak seçmişti.

Perşembe gününden evin temizliği yardımcıyla yapıldıktan sonra Cuma sabahı erkenden işe koyulup, tuzlu ve tatlılardan oluşan mükellef bir ziyafet sofrası misafirleri beklerdi. Hatırladığım kadarıyla eğer pastaneden alındıysa tuzlu ve susamlı çubuğun yanında tuzlu grubunu teşkil edecek peynirli ve sade poğaça, börek, ekmek veya simit üzerine sürülen cevizli-salçalı bizim KIRMIZI olarak adlandırdığımız katık, bazen Diyarbakır çöreği, tatlı olarak ise kurabiye, kakaolu veya sade kek, arada bir annemin yapma zevki ve isteği gelirse milföy, bugünlerin olmazsa olmazı havuçlu-kremalı kek, çikolatalı kek sayılabilir.

Eğer sabahçıysak sabah biz okulda iken hazırlığını yapmış olan annem biz geldikten sonra bizi yapmış olduğu mükellef sofradan uzak tutmak için çok çaba sarfetmezdi çünkü biz bilirdik ki herkes gittikten sonra kalanlar bize fazlasıyla yetecek.

Eğer okula öğleden sonra gidiyorsak da okuldan dönüşümüzde her ne kadar olay sona ermediyse de hararet tepeye ulaşmış ve inmekte olduğundan misafirlerin gitmelerini bile beklemezdik.

Ancak bu günlerden en muhteşemleri annemlerin seçkin bir grubunun oluşturduğu ve iki haftada bir Salı günleri farklı bir kişide yapılan ve sıranın ancak birkaç ayda bir denk geldiği, benim “Kutsal Salı” olarak adlandırdığım günlerdi. Bizim bu tabirimiz bir süre sonra bu günleri anlatır bir isim olmuştur.Teyzem ve annemin, çok eskiden beri tanıştıkları arkadaşlarından oluşan bu nezih grup daha sonraları sadece komşu veya yakın arkadaşların katılmalarıyla artsa da zamanla tekrar esas sahiplerince yapılır olmuş, bir süre sonra da bazı grup elemanlarının İstanbul’dan Avustralya-İzmir gibi uzak yerlere göçmeleri ile diğer günler gibi tarihteki yerlerini almışlardır.

Salı günleri öğleden sonraları lisede dört ders olduğundan saat dördü on geçe çıkmamıza rağmen, normalde on beş dakikada aldığım yolu normalin yarısı kadar bir zamanda kat edip eve hemen vasıl olup bir an evvel hidayete ermek o günlerin en zevkli anları olmuştu.

Annemin olmazsa olmazı sigara böreği, kıymalı ve peynirli (ama illa ki kıymalı) rosto-böreği, havuçlu keki genellikle bize yetecek kadar kalsa da nadir de olsa bazen katılımın artmış olması ile bazen üzücü şekilde bazı çeşitlerin boş tabakları ile karşılaştığımız da olmuştu.

Diğer günler 201 – Pazartesi
Diğer günler 202 – Cuma – 2
Diğer günler 203 – Çarşamba
Diğer günler 205 – Pazar

Diğer günler 342 – Salı

 28

 30

Yorum bırakın