007 – Tırstığım anlar-1


15 Mart 2007

Öyle çok cesur biri değilimdir ama korkak da sayılmam. Bazı durumlarda gösterdiğim cesaret daha sonraları beni fena halde korkutsa da bazı durumlarda gösterdiğim korku belirtileri de daha sonra olayı hatırladığımda beni az güldürmez.

Daha önce bahsetmiş olduğum 1990 Erzurum gezisi dönüşü, yolumuzu Erzincan üzeri geçirip oradaki görülesi yerlerden olan Şelaleyi ziyaret etmek amacı ile yola koyulduk. Arabada Fuad ve ben varız. Şelaleye giden yol bir köyün içinden geçmekte. Biz de Renault Toros steyşın araba ile seyahat etmekteyiz ve hava sıcak, arabada da klima olmadığından yolun durumu da hıza müsait olmadığından camlar doğal olarak sonuna kadar açık.
Tam köyün içerisinden geçerken tesadüf köyün davarları da, büyük baş hayvanları oluyorlar, günlük yayla gezilerini tamamlamış evlerine doğru gidiyorlar. Şu durumda kimsenin hiçbir kusuru ve hatası yok. Ben de hayvanları rahatsız etmemek için onlar geçene kadar arabayı yolun hafif sağında kontak kapalı olarak park etmiş durumdayım, yöre sakini hayvanlara saygı hesabı. Yalnız hesap etmediğim bir durum var. Çoban tarafından evlerinden alınan hayvanlar, büyükbaş veya küçükbaş fark etmez, birkaç sefer sonra eğer hep aynı yoldan geçirilirse yolu belliyorlar ve daha sonra başı boş bile kalsalar aynı yolu kullanıp evlerini bulabiliyorlar.

Benim hatam, bilerek veya bilmemek fark etmez, arabayı tesadüfen kendisine öğretilmiş yolu üzerine park etmiş olduğum, daha önce de akrabaları olan inek, öküz, boğa vb benzeri olup kendisini hiç görmemiş olduğum bir MANDA ile karşılaşmak oldu. Manda ani bir manevra ile doğrudan arabaya doğru, daha doğrusu açık olan camdan içeri girecekmiş gibi, hatta yüzünde de “Ulan hangi öküz (hani akrabası var ya) benim yolumun üzerine bu acayip aleti yerleştirmiş? Dur şuna bir yerleştireyim de bir daha yoluma çıkmak ne demekmiş anlasın” der gibi bir ifade ile sürüsünden ayrılıp rotayı bana doğru çevirdi.

O anda yapabildiğim tek şey camı kolunu kırarcasına hızla çevirerek kapatıp mandanın sanki içeri girmesini engelledim. Hayvancağız ise gayet sakin bir şekilde arabanın yanına kadar gelip, oradan üzerinden geçecek hali yok ya, yanından yürüyüp suratıma bile bakmadan geçti gitti. Bende bıraktığı ise, hayatımda ilk kez bir manda görmenin, daha doğrusu gördüğüm ilk mandanın onu gördüğüm anda bana doğru hamle ettiğinden tırsarak hayalimdeki MANDA figürünü bir “korkulacak yaratık” olarak yer etmesi oldu.

Acaba o manda beni hala kendisinden neden o kadar tırstığıma bir türlü mana veremeyerek “Ulan şu insanoğlu ne garip bir yaratık” deyip duruyor mudur, yoksa biz onu bir sucuğun içerisinde çoktan mideye indirip sindirmiş miyizdir?

Tırsmak ya da sindirmek. Hatta her ikisini de yapmak. İşte bütün mesele bu.

Bu olaydan birkaç sene sonra Missouri’de açık hayvanat bahçesini araba ile gezerken aynı olayı hatırlayıp, bu kez hakikaten arabaya hamle eden, ama niyetleri zaten alıştırılmış olan yemlenme olayını gerçekleştirmeye çalışan sığır, lama gibi hayvanlarla karşılaştığımda da aynı şiddette tırsmıştım.

6

 8

Yorum bırakın