103 – Deplasmanların kıralı Barselona


28 Ocak 2009

1994 yılında bekarlığımın son demlerinde, ancak daha ufukta buna dair bir ipucu yokken, daha önceki yazılarımdan birinde bahsetmiş olduğum Barselona deplasmanıyla ilgili kaleme aldığım yazıdan bazı alıntılar yaparak birkaç haftayı kotarmayı düşünüyorum. Ama olur da arada taze yazı yazma durumum olursa buna ara verip daha sıcak olanları servis etmeye öncelik vereceğim.

Zamanında Demirel henüz cumhurbaşkanlığının çiçeği burnunda halinde katıldığı ilk yerel seçimin hemen ertesi günü çıktığım bu gezi ile son deplasmanıma da çıkmış oldum. Şimdi Demirel nereden çıktı derseniz, seçim öncesi TRT’de yayınlanan konuşmalarda acele ile konuşurken “27 Mart seçimini fırsata dönüştürün” diyecekken aceleyle “27 Fart seçimi” dedikten sonra ayıbını örtmeye çalışıp aynı zamanda da zaten az bulduğu süreyi boşa harcamış olmanın pişmanlığı ile durumu kotarmaya çalışmıştı ama kötü şansın bir cilvesi olarak önce Okay biladerlerin bir şekilde diline, sanki yanlış hatırlamıyorsam da videolarına düşmüştü ki, ben bu gafı defalarca seyretmiş olmuştum.

Biraz politik olacak ama benim bu seçim hakkında “Maçın zamanlaması ise hakikaten muhteşem idi, eğer ki hareketten bir gün önce yapılan yerel seçimlerde bir durumlar çıkarsa geriye dönülmeyebilinirdi” lafıyla sanki RTE beyin İstanbul belediye başkanı olmasıyla başlayan ve günümüze kadar gelen sürecini göz önüne alınca acaba dönmemiş olmak daha mı hayırlı olacaktı diye düşünmeden de edemiyorum.

Daha önceki Bursa deplasmanıma arkadaşlarımla katılmışken, bu kez 2 kuzenimle beraber, onların beni ayartması ile katılıyordum. Gezimiz 28 sabahı erkenden Atatürk havalimanında başlayacak, konaklanılacak otelden ayrılıp Çarşamba gecesi oynanacak maçtan sonra da doğrudan uçaklarımıza binerek İstanbul’a avdet edecektik. Kuzenlerimden küçüğünün eniştesinin Çarşamba gecesi oynanacak maçta takımda olması olaya biraz da ailevi bir boyut da katıyordu. Bu arada adı anılan kişinin büyüğünün eşi olduğunu da anti parantez belirtmeliyim.

Bir zamanlar yurtdışı gezilerinden alınmakta olan konut fonu vergisinin deplasmana gidecek taraftarlardan alınmaması da seyahatin cazibesini en azından yüz dolarlık arttırıyor, öte yandan İspanya’ya yapılacak bir seyahatin çok da olası olmayacağını düşünerek benim adıma olayı iyice cazip hale getiriyordu.
İşte şimdi 15 sene öncesinde kaleme aldıklarım: KB: büyük kuzenim, EB:Küçük kuzenim

,,,, Tüm bu durumlar eşliğinde gittikçe maç günü yaklaşıyor ve henüz ne benden ne da kuzenimden bir devinim gelmiyordu. Nihayetinde bir gün fabrikaya gelen bir telefon ile işlemler başlatılmış oldu. KB’nin niyeti daha evvel Monako deplasmanına yaptıkları gezide kullandıkları Messe Tur ile gitmek, naçizane bendenizin ise nasıl olunursa olsun ama ucuz olursa daha iyi olsun düsturuyla hareket ederek piyasadaki kalitesi fark etmez ancak garantili olarak götürecek bir tura yazılmaktı. Maç için daha evvel tedarik etmiş olduğum dolarlarımla teyzemlere doğru yola çıkarken yanıma Messe için gereken miktarda almış olmama rağmen teyzeme ve en sevgili biricik teyzem oğluna KB’ye her türlü baskıyı yapma ve dolayısıyla daha ucuz olan Duru ile gitmemizi sağlamalarını rica etmiştim. Sonuçta onların da aklı yatmış olmalı ki Duru Turizm ile anlaşıldı. Bu arada ileride görüldü ki maça gitmiş olan feminen türündeki herkes için önce kesinlikle Woody Allen’in de konu yaptığı alışveriş manzaraları geliyordu. Yani bizi sağ salim Barselona’ya getirdikten sonra (maça götürmeseler de olabilirdi) gerekli alışveriş merkezlerine yakın bir otelde konaklama ve bu merkezlerin adreslerini vermeleri yeterli idi.

Duru Turizm ile anlaştıktan sonra iş tabiri caizse bir at ile üç nala kalmıştı. Pazar günü “elbette Zülfü‘ye” oyumuzu attıktan sonra planlarda bir değişiklik olmadan bunu yüzümün akı ile atlattım. Akşam da bavulumu hazırlayıp ertesi günü yola çıkmak üzere vaktin gelmesini beklerken yatağa vasıl oldum.

…. Terminalden içeri girdikten sonra KB hemen Duru Turizm’in standını gördü ve oraya doğru seğirttik. O sabah girdiğimiz (ki EB tüm bunlardan beni sorumlu tutmakta idi, ve gene, ki, tüm bu kuyruk olaylarında bana ait olan en kısa kuyruğu bulma yeteneğimi kullanmıştım) tesadüfe bakın hep yanlış kuyruklara girerek bekleme zamanımızın çoğunu haybeye harcamış olduk. Geçerli ve doğru kuyruğu bulmadan önceki en başarılı hareketim pasaportlarımızı Duru yetkilisinden almam oldu. Bu arada burada biz KB ile doğru kuyruğa doğru giderken EB bizleri kaybederek benim gözlerimi yaşarttı. Daha evvel EB ile yapmış olduğum ilk yurtdışı yolculuğunda da otobüs ile Almanya’ya giderken henüz Çorlu’daki ihtiyaç molasında otobüsü kaçırma numarası yapmıştı ve benim de dayımın tabiri ile “aşırı gelişmiş mesuliyet duygum” yüzünden aynı kaderi paylaşmışlığım vardı, tabi burada otobüste bulunup alabildiğince basiretli davranan ve otobüsü durdurmayı ancak hareket ettikten sonra başarabilen eniştemin hakkını da yememek lazım.

Yolculuk Duru Turizm kisvesi altında bazı başka turizm şirketleri ile beraber yapılmakta idi ve biz nihayet doğru kuyruğa girmiş bulunuyorduk. Biz kuyruğun ucuna vardığımızda kırmızı ceketleri, mavi gömlekleri ve aslanlı kravatlarını giymiş kocaları ile bundan sonraki üç gün beraberce geçireceğimiz yol arkadaşlarımız Etkin (Tugay) ve Selen (Suat) panik içinde olay yerine vardılar. Kuyruktaki diğer kişilerin yoğun itirazlarına rağmen kulakları çınlasın Coşkun Özarı’nın deyimiyle “fudbolcu” karısı olma ve onları yanlarında bulundurma avantajını sonuna kadar kullandılar ve bizden hemen sonra uçuş kartlarını aldılar.

Uçuş kartlarını aldıktan sonra pasaport kontrolundan geçmeye gelindiğinde girdiğimiz ilk kuyruğu uzun bularak nispeten daha kısa bir kuyruk bulmak üzere bir kamuoyu araştırması yaptım ve tabidir ki daha kısasını buldum. Hemen KB ve EB’yi de çağırarak kuyruktaki yerimizi aldık. Yaklaşık 10 dakikalık bir bekleyişten sonra kontrol noktasına geldiğimizde bana göre Duru Turizm’in merkepliği, diğer iki yol arkadaşıma göre ise benim iş bilmezliğim sonucunda yanlış kapıda beklediğimiz fena halde yüzümüze bir tokat gibi çarpıldı. Görevli memur bey kardeşim ise sabahın o saatinde yapmakta olduğu işin ciddiyetini, sorumluluğunu ve diğer arkadaşları uyurken iş yapmanın hayatın en büyük külfeti olduğunu bir maske gibi giyerek bizi kaderimizle baş başa bıraktı.

Bende liste yok. Nerede bulursanız oraya gidin“.

Bu arada KB’nin yazdığı istatiksel çıkış formuna da el koymayı ihmal etmedi. Ben gene sorumluluk bilinci ile yanıp tutuşarak Duru yetkililerine giderek nereden geçeceğimizi sordum. Tabi her zamanki gibi, daha doğrusu daha ileride görüleceği gibi son derece yüzeysel ve işe yaramaz bilgilerle beni tekrar pasaport kontrolu tarafına gönderdiler. KB ve EB bu arada doğru kuyruğu bulmuşlardı. Ben de polisten gidip doğru kuyruk olduğunu teyit ettim. (Burada doğru kapı derken bilmeyenler için Avrupa kupası maçlarına gidenlerden konut fonu alınmıyor ve gidecek olanların birer listesi kontrol noktalarına veriliyor ki konut fonu ödemeden kapıdan geçebilsinler). Şansa bakın ki, doğru olarak girdiğimiz kuyruk ilk olarak girip de uzun diye çıktığımız kuyruktu, ilk girdiğimizden daha da uzamış ve bizimle ilk defasında beraber olanlar o anda kontrolden geçmekteydiler. Biz kuyrukta beklerken boyumun uzunluğu sayesinde diğer iki yol arkadaşımızın nasıl olduğu KB tarafından futbolcu eş şahsa kızılarak açıklandığı şekilde yanlarında eşleri olduğu halde pasaport kontrolunun diğer tarafında uçuş salonunun rahat koltuklarında otururken gördüm. KB söylenerek ilk polisin elinden aldığı formun bir örneğini tekrar doldurmakla meşguldü bense yakınlarda daha kısa bir kuyruk var mı onun araştırması içindeydim. Nihayet saat 08:10 civarında polis kontrolundan geçtik. Kontrolden sonra gümrük kontrolu yapan memur maçta fazla bağırmamamızı öğütleyerek bizi uğurladı.

Gümrüksüz bölgeye geçtikten sonra KB ve EB hemen gümrüksüz satış mağazalarına doğru yöneldiler. Ben herhalde bir piyasa araştırması yapacaklar derken yolculuğun gerçek nedeni hemen hemen ortaya çıkmıştı ama ben buna fazla ihtimal vermiyordum, yani alışveriş denen bir kavram vardı ancak bu BB kardeşler için herhalde başka şeyler ifade ediyor olmalıydı. Yalnız geçen turdan kalma indirim kuponunu kullanmak için yapıldığını zannettiğim bu davranış bende bir hayranlık uyandırmadı değil.

Uçağa bindiğimizde saat dokuza beş-on dakika vardı ve yolculuk daha başlamadan rötar yapmıştı. Herkesler acele içerisinde uçağa binip de yerleştikten sonra asap bozucu bir bekleme başladı. Ben sorumluluk duygusu ile en geriden gelerek herkesleri toplama işlevini yaptığım için pencere kenarına KB oturmuş, EB de onun yanındaki koltuğa yerleşmiş olduğundan bana koridor tarafı kalmıştı. Esasen uçaklarda en sevdiğim koltuk budur ve tüm koridor kontrolum altındadır, daha da iyisi, servis yapılacağı zaman içeride oturanlara göre daha önce gelişmelerden haberdar olduğum için ne isteyeceğime dair planları daha uzun bir zaman dilimi içerisinde yapabilme üstünlüğünü hep taşımışımdır.
Yaklaşık 09:15 civarında yolcular arasında bir takım huzursuzlanmalar baş gösterdi. İnsanlar ellerindeki tek saldıracak hedef olarak hostesleri gördükleri için bazı yolcuların geç kaldığından dolayı uçağın beklediğini öğrendiklerinde hemen onlara karşı seslerini yükseltmeye başladılar. KB ve EB ise benim her türlü tartışma anında olacağı gibi ortalığı yatıştırmam gerektiği tezini ortaya atıyorlardı.

Nihayet 9:30’da geç kalan dört kişi de teşrif ettiler de uçağımız hareket etmek üzere kapılarını kapattı. …….

Sonraki yazı Barselona 2 yazısı

102

104

Yorum bırakın