013 – Elvis ile aynı odada yatmak


20 Nisan 2007

İkinci Amerika seyahatimde ilk seferinde gezmiş olduğum Doğu yakasının aksine bu kez yeni bir “Batı Yakası Hikayesi” yazabilme adına Batı kıyısını ziyaret etmeyi planlamıştım. AFS kuruluşu ile daha önce evimizde 2 ay misafir edip “Amerika’lı kardeşimiz” dediğim Audrey ile yazışıp ilk seferinde annesinin evinde konaklamışken bu kez de kendisinin Los Angeles’daki evine gittim. Bir iki gün orada konaklayıp hem şehri gezip hem de biraz dinlendikten sonra oldukça iddialı ve fantastik sayılabilecek bir gezi olan ve San Fransisco ile başlayıp Las Vegas ile biten bir geziye kiralık arabam altımda, kredi kartlarım ve dolarlarım cebimde fena halde “dolçe vita” bir halde yola çıktım.

Gezinin ilk durağı San Fransisco, ardından bir doğa harikası olan Yosemite doğal parkının peşi sıra yolum Nevada çölünde bulunan Las Vegas’a kadar uzandı. İlk Amerika ziyaretimin aksine bu kez akşamları kuzenim Aziz’in muhtelif eyaletlerdeki arkadaşlarının yurt ve ev odalarında kalmak yerine normal turistlerin yaptığı gibi otel ve motel odalarında kalıyordum.

Nevada eyaletinin daha doğrusu çölünün sınırından ilk girdiğim zaman artık gece olmaya yüz tuttuğundan yolun üzerindeki bir kasabada, motelin birinde konakladım. Muhtemelen bu işi çok sık yapan olmuyordu ki ben odama girdikten birkaç dakika sonra kasabanın şerifi beni kontrola geldi. Akşam yemeğini yediğim restorandaki kumar makinaları ile oynayan adamları görünce kumarın merkezine yakın olduğumu çok kolayca idrak ettim. İyi bir uyku ile ertesi güne hazırlanıp sabah da erkenden yola çıktım.

Las Vegas’ın sokaklarına ilk vardığımda akşam için bir otel de aramakta olduğumdan ve o akşama kadar kaldığım yerlerdeki otellerin fiyatları ile kıyasladığımda oldukça uygun (22$) olan bir moteli görünce ve yer de olduğunu öğrenince hemen arabayı yanaştırıp kaydımı yaptırdım. Yalnız motelin fiyatını yazarak reklamını yaptığı panoda fiyattan daha büyük olarak yazılmış ve muhtemelen daha önemli olarak algılanması istenilen yazı ilginçti:

Elvis slept here! – Elvis burada uyudu”.

ElvisSleptHere

Odamın akşama hazır olacağı söylendikten sonra arabayı park edip çok uzak olmayan merkeze doğru yayan olarak yola çıktım. Yolda pek çok kilisenin artık ticarileşmiş olarak şipşak nikahlar için hazırladıkları reklamlarını okuyarak gittiğimden zamanın ve yolun nasıl da çabuk geçtiğini anlayamadım. Bu arada Nevada eyaleti bir çöl ve tek pozitif yanı konumu itibarıyla insanların kaçması pek zor olan hapishaneleri- çünkü muhtemelen kaçsalar bile dümdüz ve kumluk arazide kolaylıkla yakalanabilir olmaları dolayısıyla buralara yapılmışlar ve yolda otostopçu alınmaması uyarılarının yapıldığı pek çok uyarı levhası vardı; kumarhaneleri-Amerika’da kumarın yasal olarak oynatıldığı nadir yerlerden biri; ve fuhuş sektörü (gerçi ne kadar pozitif sayılabilir bilmiyorum ama bu da yasal ve yollarda ellerinize tutuşturulan ve ön tarafta resimleri arka tarafta da özellikleri verilen hatunların kartları ile eller dolup taşıyor).

Merkeze vardığımda kumar olayına biraz çekingen yaklaşmam ve biraz da etrafı tanıma isteğim ile kaldırımları arşınlarken her turistin yakalanması çok kolay olan bir oltaya yakalandım:

Bir mağazanın reklamında kocaman harflerle “Free maps- Bedava harita” yazısı beni bir mıknatıs gibi kendisine çekti. Mağazaya girdim, kapıyı kapattım ve anında pişman oldum. İçeride avını pusuda bekleyen etçil yırtıcılar gibi müşteri beklemekte olan sayısını hatırlayamadığım ama en az dört veya beş olması muhtemel, yaşları 55 ve yukarı ve gene muhtemelen hiç evlenmemiş tezgahtar ve satıcı taifesinin “tamam işte kurban geldi” bakışlarıyla karşılaştım.

Durum o kadar nazikti ki “Ben bedava haritalarınızdan almaya geldim” desem sonumun nereye varacağı belli değildi ve bir fail-i meçhule kurban gideceğim aşikardı. Çaresizce etrafıma bakınıp bu “bedava harita” olayından nasıl kurtulurum derken duvarda “Grand Canyon- Büyük Kanyon” gezilerinin acentası olduklarını görüp Turlarla ilgili bilgi almaya geldiğimi ifade ettim.

Gezim sırasında okuduğum dergilerde Kanyon’un görülmesi gereken bir yer olduğunu ve turistler için turlar düzenlendiğini okumuştum. Hatta RedKit’lerde bolca kullanılan bir mekan olarak hep hatırımdadır. Her ne kadar Las Vegas’a gelirken hayalim böyle bir tura katılmak olmasa da kurtuluşumun burada olduğu kesindi.

Turların bir otobüsle yapılan ve yaklaşık yedi-sekiz saat süreni olduğu gibi uçakla yapılıp yaklaşık iki saatte tamamlananı da vardı. Ben tabi ucuz olsun diye otobüs ile olanın fiyatını istesem de uçakla aralarında fazla fark olmadığı, hatta uçak turunun yeni bir promosyonu olduğu, uçakla turun daha hızlı ve az yorucu olduğu, iki tur arasındaki on-onbeş doların kazanımla karşılaştırıldığında devede kulak tüyü kaldığı, gözümün üzerinde kaşımın olduğu, dolayısıyla uçak turunu almam gerektiği konusunda ikna edilmem zaten yurdundan uzak bir Anadolu çocuğunun bu ezik halinden faydalanılmakta olduğundan çok da zor olmadı.

Benim otel bilgimi alıp sabah kaçta alınacağımı da hatırlattıktan sonra tur ücreti olan 110 doların yarısını kaparo olarak alıp, beni bedava bir harita bile vermeden yolculadılar.
İlk anda şaşkınlıktan ne yaptığımı bilemedim, daha sonra bir pişmanlığa kapıldıysam da yolculuğun sonunda iyi ki de yapmışım diyebildim.

Las Vegas’da ilk şoku atlattıktan sonra ufaktan kumarhaneleri gezmeye başladım. Kumarhanelerin hepsi inanılmaz şekilde birbirine benzeyen ortamlar. Dışarıda hepsinin farklı birer teması olsa da, içeriye adım attığınız anda devamlı yanıp sönen kazanma ışıkları, devamlı artmakta olan ve sene başından o yana içinde bulunulan muhitte toplam ne kadar kazanç sağlandığını gösterir artan rakamlar (ki esasen ne kadar kaybedildiğini yazsalar herhalde en az bir basamak daha fazla kullanmaları gerekir ama kimse onu sormayıp ne kadar kazanılmış olduğuyla ilgileniyor), sizden son kuruşunuza kadar almayı hedefleyen ve inanın 1 cent ile çalışan makinaların bile olduğu, hostes kızların etrafta devamlı paranızı bozuk paraya çevirme hizmetini verdiği ve daha sonra öğrendiğime göre içeriye normal atmosfere göre daha fazla oksijen verilerek insanların daha dinç kalıp daha uzun kalarak daha fazla kaybetmelerini sağlayan ortamda kendinizi kaybediyorsunuz.

Eğer bilinçli olunmazsa cepteki son kuruşa kadar verip eve gitmeye yetecek paranızın kalmaması işten bile değil. Ancak binlerce kilometre öteden gelen bu satırların yazarı “Anadolu Çocuğu” bu tuzaklara düşmedi.

Öncelikle işin eğlence kısmına dalıp İstanbul’da daha önce gitmiş olduğum “Fame City” benzeri ortamlarda Audrey’in küçük kızı için çok kolay bir şekilde tüylü ayıcık-tavşan kazandım (bu tavşanlar Fame city’de kazanılanların aksine yaklaşık yarım metre boyunda oyuncaklardı ve buraya kumar oynamaya gelmiş adamların eşleri ve çocuklarının iyi vakit geçirmeleri ve dolayısıyla kumara dalmış adamı fazla rahatsız etmemelerini sağlıyordu).
Tavşanları kazandıktan sonra ellerim dolu olduğundan ve saat de geç olduğundan Elvis ile aynı kaderi paylaşma isteğimin doruklara vurmasından bir an evvel otelime varma isteğim yolumun devamlı elime hatun reklamları tutuşturmaya çalışan pazarlamacılar tarafından kesilmesi ile sekteye uğratılmaya çalışılsa da, yolumdan sapmayıp “bir başıma” motele vardım.

DuvardakiElvis

Anahtarımı alıp da odaya girene kadar geceyi hakikaten hala motelde gecelemekte olan Elvis ile geçireceğimi düşünmemiştim.

Odanın büyük duvarı üzerine yaklaşık iki metreye bir buçuk metre ebatlarında bir Elvis kafası çizilmiş ve önü de kapatılmasın diye yatak daha uzağa çekilerek yattığınızda tam karşınıza gelen Elvis kafası ile seneler önce beyefendinin orada yattığı iliklerinize kadar işlenmekte idi. Hatta olayı o kadar abartmışlar ki perdeler bile neredeyse şeffaf seçilip dışarıdan da ışığın sızması sağlanarak resmin hiçbir zaman karanlıkta kalmadan devamlı olarak konuğun üzerine çökmesi sağlanmış. Bütün bu zorluklara rağmen uyuduktan sonra tabi sabah uyandığımda beni ilk karşılayan tabii ki gülümseyen yüzüyle kral oldu.

(Kanyon üzerinde uçuşumu da bir başka seferde anlatırım artık çünkü yer kalmadı.)

 12

 14

Konu ile ilgili, aynı geziden diğer yazılar:

015 Vegas günüm

016 Vegas gecem

113 Batı yakası hikayesi III

112 Batı yakası hikayesi II

111 Batı yakası hikayesi

114 Büyük Kanyon

Yorum bırakın