269 – UK – ABSTRACT


12 Temmuz 2013

Geleneksel aile gezilerimizden bir tanesini daha yurtdışına, benim Türkiye dışına ilk çıkışımdaki hedefim olan Birleşik Krallık'a, daha bildik ismiyle İngiltere'ye yaptık.

Bu hedefi seçmekteki ilk unsur, Kızım Başak’ın okumakta olduğu Lise’nin okul döneminin son 3 haftasını yurtdışında tamamlarken hedefin İngiltere olması idi. Ben de madem büyük kızı okulu götürüyor, o zaman küçüğü de, mütekabiliyet gereği, bizim götürmemiz gerekir diye düşünüp planları yılbaşından itibaren yapmaya başladım.

Hedefin benim açımdan cazip birkaç noktası vardı:

Öncelikle kızların ikisinin de okulda okudukları İngilizceyi kaynağında görüp, duyup, icabında kullanabilecek olmaları

1982 yılında henüz üniversite öğrencisi iken gitmiş olduğum bu ülkeyi tekrar ziyaret etmek ve hatırlayabilecek miyim diye kendimi sınamak.

Bundan yirmi küsur sene önce İstek Vakfı Okullarında İngilizce öğretmenliği yapmak üzere Bedrettin Bey ile anlaşan Moyra isimli kız arkadaşını kaybetme riskine girmek istemeyen İan isimli İngiliz mühendisin, tesadüfen onlardan yaptığımız ithalat sebebiyle firmada kaydımız bulunduğundan bizimle irtibata geçtikten sonra 2 sene tam zamanlı olarak çalışmış olması. İan ile 2 sene birlikte çalışırken gayet güzel bir arkadaşlığımız oldu. Türkiye’den ayrıldıktan birkaç sene sonra ziyaretinden başka görüşmesek de bir şekilde irtibatı koparmadık. İşte bu yolculuk da onlarla tekrar karşılaşmak ve eskiyi hatırlamak adına iyi bir fırsat olacaktı.

Şehir – bölge planlamada mimarlık eğitimi gördükten sonra Avrupa Birliği- Jean Monnet bursu ile Bölgesel Ekonomi okumak üzere Londra’ya giden yeğenim Irmak ile buluşmak.

İşte tüm bu sebeplerle biz ailecek bu geziye hazırlandık ve tamamlayıp geri döndük. Kararı İngiltere olarak verdikten sonra İan ve eşi Moyra ile irtibata geçip bizim için bir program yapmalarını istedim. Çünkü bana kalsa ben daha fazla yer görebilmek adına ailemi bir oraya bir buraya sürükleyecek ve normalde bir dinlenme molası olan Yıllık Tatili yorularak geçirebilecektik. Moyra da sağ olsun bazı tur operatörü arkadaşları ile konuşup bize makul bir gezi programı yapmıştı.

Plan kısaca şöyle idi. Biz öncelikle Başak ile okulu ile birlikte gittiği Cambridge’de buluşup devralacaktık. Dolayısıyla okulun geri dönüş günü olan Pazar gününde Cambridge’de olmalıydık. Dolayısıyla her türlü aksaklık ihtimalini hesaba katıp Cuma gününden İngiltere’ye ayak basmalıydık ki, olası uçak kaçırma, sis-pus sebebiyle rötar gibi aksaklıklar olsa ve 1 gün geciksek bile Başak ile vaktinde buluşabilecektik. Pazar günü okullu diğer arkadaşlarıyla “Biz cennete, Siz memlekete” diyerek ayrılıp başkent Londra’ya ulaşacaktık. Takip eden haftayı Londra’da geçirip Cuma günü İan-Moyra çiftinin evine, yani Manchester’e gidip 4 gece onların konuğu olacaktık. Tabi bu arada gündüzleri de bizi gezdirmek onlara düşecekti. Daha sonra tekrar Londra’ya geri dönecektik. Kalan günlerde ilk bölümde yapamadıklarımız ile Türkiye’de güvenlisi ve zorlusunun olmadığı Roller-Coaster binişi için gene Moyra’nın tavsiyesi olan Thorpe-Park ziyaretini yapmak yolculuğun son kısımlarını oluşturacaktı.

Vize işlemleri için daha önceki gezilerimizden birinde ağzımız yandığından yoğurdu üflemek adına Şubat ayından başladık. Uçak biletleri ve otel rezervasyonları biraz da aceleye getirilerek tarafımdan yapıldı.

Vizeler de alındıktan sonra zaten bilet ve otel rezervasyonları sabitlendiğinden detayları belirlemek gerekti. Bunun için yardımlarını esirgemeyen Moyra’ya burada teşekkür etmek istiyorum. İngiltere’nin gelişmiş raylı sisteminin hakkını da burada vermek gerekiyor. Londra içerisinde metro ve otobüs ile seyahat gayet kolay, ama pahalı iken, şehirlerarası seyahatte tren en azından hız açısından tercih edilmesi gereken bir ulaşım. Sağ olsunlar “Aile Kartı” diye bir şey icat etmişler, onu kullanarak gezinin maliyetini düşürebildik. Tabi İngiltere’de irtibat adresi olunca bazı evrakları önceden almak gayet kolay oluyor.

İnternet satışları hep gişeden almaya göre ucuz olduğu gibi bir de önceden alınanlarda güzel indirimler de yakalanabiliyor. Dolayısıyla geziyi emprovize olmaktan çıkarıp, bir senaryoya bağlı şekilde yaşarsanız, hem keyifli hem de ekonomik olarak gerçekleştirebiliyorsunuz. Bizim 4 kişilik ailemizin gidiş dönüş uçak biletlerimiz, ulaşım – ki buna şehirler arası yolculuklar da dahil, otel konaklamalarımız, atraksiyonlar ve yemek içme için kaba bir hesapla 16 gün için 5-6 bin lira civarında tuttu. Otel seçimi biraz da şans işi. Uygun fiyatlı aradığım 2 Londra otelinin ilki gayet düzgün ve geniş bir 4 kişilik odaya sahipti. İkincisinde 4 kişilik oda diye içeri doldurdukları yataklardan odada masa, sandalye gibi fazlalıklar çıkartılmış ve odada bavul açmak bir hayli zorlaşmıştı. Ama şansımıza her ikisinin de önünden geçen 24 saat işleyen direkt hatlarla şehir merkezine 2 katlının üst katında etrafı seyrederek gidebiliyorduk. İkinci oteli ailecek çok sevmesek de yaşlı sahibini küçüklüğümüzün Görevimiz tehlike ve Uzay 1999 dizlerinin başrolü Martin Landau’ya benzettiğimden adama karşı bir sıcaklık hissettim.

İan ve Moyra ile neredeyse 20 sene sonra tekrar buluşsak da adeta kırk yıllık dostlar gibi kucaklaştık ve ayrılırken Moyra’nın gözyaşlarını görmek gösterdikleri yakınlığın samimi olduğunu fazlasıyla gösteriyordu. Bize göstermiş oldukları bu sıcak ilgi bile Haziran ayının ikinci yarısında üstelik Yaz Ortası Festivalini (mid-summer-fest) yaptıkları esnada 15-16 derece olan hava sıcaklığının aşırı sert rüzgâr ile üşümemizi engelleyemedi.

Okul arkadaşları ile birlikte gitmiş olduğunda Başak bizimle Thorpe Park’a gelmemiş olsa da Burçak ile ben bindiğimiz Roller-Coaster’ların hakkını verdik. Birbirinden farklı temalara sahip bu aktivitelerin son zamanların en dehşetlisi “Testere” adını verdiklerinde ben bir ara öyle dehşete kapıldım ki gözlerimiz sıkı sıkı yummak durumunda kaldım. Burçak ise aynı anda omuzlarımızdan aşıp bizi ters döndüğümüzde tutan emniyet kemerini ısırmakla meşgulmüş. Bundan başka toplamda 13 saniye süren ama yayla gerip bıraktıklarından 2 saniyenin altında 80 mil (128km) hıza çıkan ve bu arada 60 metreye tırmanan da saygı duyulması gereken aktivitelerden biri. Bu arada aklımızı kullanıp da binmediğimiz bir su aktivitesi vardı ki binenler deyim yerindeyse “donlarına kadar ıslanıyorlardı”.

İşte kısaca anlatmaya çalıştığım bu aktivitelerle 16 gün neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar geçti ve evimize geri döndük. Artık sıra ayrıntılara geldi

… (Azzzz sonra)

268

270