074 – Denetleme


27 Haziran 2008

Gene bir denetleme haftasını geçirmiş olmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamaktayım. Her sene artık mutad olarak ISO9001 sistemi için denetlemeye alışkın olmamıza rağmen gene de insanın içi bekleyişlerde ve denetleyen karşısında bir fena olmuyor değil. Biz firma olarak 12 senedir bu belgeyi alma karşılığında denetlenmelere girmekteyiz. Daha doğrusu denetlenip belgeyi taşımaya hak kazanıyoruz.

ISO sistemi, bilmeyenler için kısaca özetlemek gerekirse, firmada üretimle ilgili yapılan işlerin bir kayda alınması, yapılış şeklinin hep aynı kaliteyi tutturacak düzeyde olması- yani kalitesiz üretimi de seçebilirsiniz ama kalitesizlik de aynı olmalı, tüm yapılanların geriye dönerek izlenebilirliğini sağlamak üzere kayıtların sıkı bir şekilde tutulmasına yarıyor.

Ancak eski çalışanlarda, daha doğrusu ISO sistemi dünyada geçerlilik kazanmadan önce çalışmaya başlayanlar bizler için bu çalışmalar biraz zul geliyor. Bizim firmada atölyeler gezilirken ortaya çıkmayan doküman eksikliği ne yazık ki yönetim katında ve özellikle benim içerisinde bulunduğum Ar–Ge kısmında fena halde göze çarpıyor. Ve aynen askerlikte olduğu gibi denetleme öncesindeki bir iki hafta hızlanan dokümanlaştırma durumları denetleme günü yaklaştıkça zirve yapıyor ve yazıcılar kağıt çıkarmaktan, elemanlar imza atıp parmak basmaktan helak oluyorlar. Tabi gelen denetleyiciler işlerinin kurdu olsalar da karşılarında sıkı Anadolu Çocukları olduğundan evrakların dumanı üzerlerinde ve sıcak sıcak oluşturulduğu anlaşılmasın diye eski veya eskitilmiş kağıtlar kullanılarak dokümanlar daha bir otantik ve sanki işler yapılırken işin doğal işleyişi esnasında üretilmiş hissi verilmeye çalışılıyor. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli şey, birden fazla imza atılacaksa kesinlikte tüm imzaların farklı kalemler kullanılarak hatta farklı renk ve kalınlıklarda kalemler kullanılarak atılması.

Atölyelerin çalışma düzenleri normal iş akışını kolaylaştırmak amacıyla değişikliğe uğratılmışsa bunların yenilendiği atölye yerleşim planları da denetlemeden bir gece önce apar topar hazırlanıp duvarlardaki yerlerini alıyor. Normalde bahar temizliği sırasında yapılması gereken temizlik ve boyama-bakım işleri mutlaka denetleme öncesine denk düşürülüyor. Mesela denetlemenin ilk sabahı arabayı park ederken bir de baktım ki yerdeki çizgiler bile akşamdan boyanmış. Tabi atölye ve depodaki yer ayırma çizgileri de bu sıralarda yenileniyor. Yukarıda da değinmiş olduğum gibi tıpkı askerlikteki denetlemeler gibi. Bunlar herhalde denetleyenler tarafından fark ediliyordur da muhtemelen adamlar kendileri için bir hazırlık yapıldığını görüp önemsendiklerini anlayıp biraz tolerans gösteriyorlardır diye düşünüyorum.

Askerliğimi, belki bilirsiniz, 16 ay Deniz Kuvvetlerinde yaptım. İlk 4 ayı eğitimle geçtikten sonra kalan 1 yılı, izinler hariç, asteğmen rütbesi ile İstanbul Boğazının serin sularına bakan Çubuklu sahillerine konuşlanmış Seyir-Hidrografi ve Oşinografi dairesinin Oşi Şubesinde geçti. Normal şartlarda 7–8 kişi olan asteğmen nüfusu ile nöbetleri haftada bir gün olacak şekilde başkanın girdiği kapıda kıdemli nöbetçi astsubay ile beraber 24 saat üzerinden tutuyorduk. Nöbetlere başlamadan önce bizleri nöbetlerde nelere dikkat edeceğimiz konusunda eğitmek üzere yardımcı nöbetçi sıfatıyla nöbet tuttururlarken ilk denetlememi yaşadım. Ve bunu takip eden bir sene içerisinde denetleme olacağı zaman bu nöbetleri mutlaka ben tuttum. Bunu sebebi öncelikle diğer arkadaşların denetleme esnasında nöbette neler yaşandığını bilmedikleri için tırsmaları, esas sebep ise hem faça olarak daha düzgün, hem endam olarak daha Levend, esas önemlisi ise diğer arkadaşların bilmedikleri, nöbette geçirilen denetlemenin daha kolay olduğunu sadece benim bilmemdi.

Faça olarak daha düzgün olma meselesi tamamen babamın oğlu olmamdan kaynaklanıyor. Normal olarak Sümerbank’tan verilen pabucu beğenmediğimden ısmarlama olarak yaptırttığım rugan bir ayakkabım vardı ve tüm asteğmenler içerisinde farkım kolaylıkla fark edilebiliyordu. Tabi ayakkabılarım kışlık siyah iken, yazlık olanı da beyazdı. Endamım konusunda kendimi fazla pohpohlamamak için söz edip de lafı uzatmak istemiyorum. Esas güzel olanı nöbette kimsenin size ilişmemesi ve diğerlerinin devamlı olarak aportta bekleyip denetlenme ve fırça yeme riski taşıdıklarını sadece benim biliyor olmamdı.

Denetleme öncesi ise askerlerin hali bir perişan oluyordu. Denetlemeye bir hafta kaladan itibaren geceli gündüzlü hummalı bir etrafın tozunu alma, boyama, boyama, boyama, boyama, boyama ve boyama işlemleri sürüp her denetleme esnasında koridorlar boya üzerine boya yemekten kalınlaştıklarından koridorlar her sene giderek daralıyordu. Hatta duvara çarpınca acıma hissi bile sanki azalıyordu.

Bizim birliğin askerleri sınırlı sayıda olduğundan denetleme esnasında yan birlik olan Sualtı Kurtarma Komutanlığı ile askerler ortak olarak kullanılıyor ve kim denetleniyorsa merasim kıtası o tarafa geçiyordu. O esnada bizim birliğin komutanı ile bizi denetleyen Kuzey Deniz Saha Komutanı sınıf arkadaşı oldukları için bizim tarafa biraz daha toleranslı davranılıyordu ve ortak merasim kıtası bizim tarafta hiçbir sorunla ve fırçayla karşılaşmasa da yan tarafa geçtiğinde her askerin bir şeyine kulp takılıp sıkı bir fırça olayı gerçekleşiyordu.

Bu denetlemeler iki türlü oluyordu. Bir tanesi rutin, planlı ve önceden haberli denetlemeler, ikinci türü ise ani baskın şeklinde gerçekleşip önceden hazırlanılmamış durumun tespitinin yapıldığı denetlemelerdi. Planlı olan denetlemeler için zaten neredeyse bir ay öncesinden çalışmalara başlanıyordu. Ani baskın olanlarda ise hazırlanma süresi bir hafta öncesinden ancak başlatılabiliyordu, yani her ne kadar baskın da olsa mutlaka herkes her şeyden haberdardı.

Bu denetlemelerden bir tanesinde bir de baskın tatbikatı yapılacağı söylendi ve hazır kıtanın hangi durumda ne kadar sürede baskına cevap verebileceği ölçülecekti. O sırada liseden arkadaşım Altan da kısa dönem olarak yaptığı askerliğini tesadüfen bizim dairenin mesaha-araştırma gemisi olan gemide yapmak üzere kura çekmiş ve gemiye götürülmek üzere toplanma yeri olan birliğimize tam da denetleme günü gelmişti. Tüm birlik askerleri denetleme hazırlıkları yüzünden turşuları çıkmış vaziyette olduklarından Altan ve birkaç diğer gemi askerini Hazır Kıta askeri olarak kafalarına miğfer, ellerine de Thomson makinalı tüfek tutuşturup hazır kıta neferi yapmışlar. Bizim binalar da geliştikçe ekleme usulü yapıldığından labirent misali koridorlar ve bu arada başkanın kullandığı kısımlar da yasaklı olduğundan bir yerden bir başkasına gitmek için sıkı bir tecrübe gerektirirdi.

Tatbikat esnasında nasıl olduysa arkadaşlarından ayrılıp kaybolan Altan, gitmesi gereken matbaa bölümüne gidip matbaanın nerede olduğunu sorduğu sivil memurlar tarafından işletildiğinde bir hayli bozulmuş beni görünce de, her ne kadar sivilden sınıf arkadaşı olsak da önce silahını selam vermek üzere çaprazlayıp tutmuş sonra da bana o çalışanları şikayet etmişti.

Neyse denetlemeden nerelere geldik. Denetlememiz gayet başarılı geçtiyse de akşamında da Almanları yenebilseydik işte o zaman amcamın en çok kullanmış olduğu “laiti lokum” gibi olacaktı ama kısmet değilmiş.

Sonraki yazı 079 Olimpiyatlar

73

75

Yorum bırakın