476 – Algıda seçicilik – Kumrular


 12 Haziran 2024

Son yazımı yazdığımdan beri bir aydan fazla bir süre geçmiş. İş – güç derken hem kendimizi hem de sevdiklerimizi sanki biraz fazla ihmal ediyoruz gibi geliyor. Geçenlerde sosyal medyada rastladığım bir videoda (sanki başka yerde rastlayabilirmişim gibi) mutluluk için olmazsa olmazlardan birini gün içerisinde kendimize zaman ayırmak olduğunu söylüyordu uzman. Bu zaman ayırmayı da, belki bir yürüyüş, belki bir kitap okuma hatta belki namaz kılma veya belki de hiçbir şe yapmadan boş oturup hiçbir şey düşünmemek gibi sadece kendinizin karar verdiği ve yaptığı bir aktivite (ya da son örnekte olduğu gibi aktivitesizlik) olarak çeşitlendiriyordu. Kendine zaman ayırmanın benim için son 17 yıldır en keyif verici olanı bu sizlerle paylaştığım Cuma Yazıları’m. Zamanında Annemin “Bugün ne pişirsem” moduna girdiğimden beri konu bulmakta biraz zorlandığım için yazılarımı da aksatır oldum. Ancak çok farklı bir şey yaşarsam, mesela TRT ekranlarında boy gösterdiğim Lingo yarışması gibi (https://cumayazilari.wordpress.com/ahkam/467-lingo-turkiye-giris/) peş peşe yazılar yazıyorum. Son yazıma baktığımda gene televizyonda seyretmekte olduğum bir program esnasında solaklar ile bir farkındalık yaşadıktan sonra da yazdığım bundan evvelki son yazı.

Yazımın başlığı da Algıda seçicilik – solaklık olmuştu. Bu algıda seçiciliğe yaşımızın gereği bazı şeyleri unutup bazı şeyleri de önemsemediğimiz için, hayatımıza giren yeni ve farklı şeylerde daha bir dikkat eder olduğumuzu fark etmekteyim. Mesela son 3 yıldır beslemekte olduğumuz ev kedimiz CEKU’dan sonra, sokaktaki kedi ve köpekleri daha bir görür olup, onları sokakta oldukları için daha bir acır oldum. Tabi bu sadece kedi ve köpeklerle sınırlı değil.

Bu uzun girişten sonra bu yazıyı yazmama vesile olan şeyden bahsetmeliyim. Bundan yaklaşık bir ay önce, günde içtiğim litrelerce su ve kupalarca çay sebebiyle sıklıkla ziyaret ettiğim tuvaletin pencere pervazında bir KUMRU görünce çok şaşırmıştım. Herhalde bir başka kuşun saldırısına karşı kendini sakınmak için oraya sığındığını zannederken, kendisini görmemdeki sıklık artınca bunun bir kaçış olmadığını anladım ve bir süre sonra fark ettim ki, odada tuvaletlerin duvarının üzerindeki yaklaşık bir karışlık boşlukta kendine bir yuva yapıp kuluçkaya yatmış. Kumru ilginç bir hayvan, ne sesi çıkıyor ne gereksiz kafa hareketleri yapıyor. Bir kumrudan duyabileceğiniz sesler, o da sabah vakitleri, benim “Gugukçuuuk” ya da bazılarının da “Yusufçuuuk” olarak duyduğu sesleri. Ne var ki bizim erkekler tuvaletine yuva yapan kuşun ses çıkardığını kaldığı süre boyunca hiç duymadım.

Bizim kumru, yuvasını yaptıktan sonra hareketsiz şekilde yuvada otururken, normal şartlarda,

dışarıda ağaç üzerinde bir yuvada olsa, eşinin kendisinin iaşe sorununu çözerken, kendisini mekanda hiç göremediğim için aldı mı beni bir dert. Bu hayvancağız tuvalette ne ile beslenecek, susamışlığını nasıl giderecek diye. Bir defasında kendisinden on beş – yirmi santim uzağa biraz poğaça ufalayıp vereyim derken ürkütüp yuvadan uçurup pencereden kaçırtınca müthiş bir vicdan azabı yaşadım: aç – maç ama sonuçta huzurla ve huşuyla analık içgüdüsünün gerektirdiği kuluçka olayını yaşarken pencereden kaçırtıverdim diye. Pencereden de uçup gittiği için yapılacak bir şey kalmadan ortamı terk ederken içimden dua ediyordum tekrar yerine gelsin diye. Nitekim ertesi sabah gene yerindeydi. Tuvalete her gittiğimde, kafayı önce ona çevirip yerinde mi diye kontrol etmekten artık daha sık gider olmuştum mekana. Her girdiğimde de, artık bana alışsın diye, papağanlara öğretilmeye çalışılan “Cici kuş” diyerek bana alışmasını ve bu sesi duyduğunda ürkmemesini sağlamak istiyordum ama bunda başarılı oldum mu, yoksa beni de diğer tuvaleti kullananlardan ayırt etmeden aynı tedirginliği yaşıyor muydu bilmiyorum.

Bir sabah geldiğimde tuvaletin pencerelerinin sıkı sıkıya kapatılmış olduğunu görünce, gene içimde hayvana karşı bir acıma oluştu. Sonuçta su ve yeme ihtiyacı için ya eşi dışarıdan içeriye giriyor ya da kendisi bir ara dışarı çıkıp hallediyordu ki pencereler kapalı olduğundan bunu yapması imkansızdı. Hemen etiketli kağıda “Pencereleri kapatmayın, kuluçkadayız” yazıp pencere kollarına yapıştırdım ki bundan sonra neyse bir kapatma hadisesi yaşamadık.

Bu arada kumrunun yuvasını yapıp kuluçkaya yatalı iki haftayı geçmişti ve ben de öğrenmiştim ki, kumruların kuluçka süreleri 18 – 19 gün sürermiş, çok nadir 23 güne kadar uzadıkları WhatsApp Image 2024-05-27 at 13.01.08olurmuş. Acaba bir sorun olur mu, olmaz mı diye düşünürken bir sabah geldiğimde ana kumru yuvanın yanında ayakta dururken yanında bir başka kumru daha vardı ki hemen anladığım bunun baba kumru olduğu idi. Orada ne yaptıklarını pek çözemedim, sessizce orada duruyorlar ve hiç kıpırdamıyorlardı. Acaba yumurtalarda bir sorun mu olmuştu. Onları daha fazla strese sokmamak için ortamı terk ettim ama aklım da yuvadaydı. WhatsApp Image 2024-05-29 at 10.30.08WhatsApp Image 2024-05-30 at 10.06.51Günün ilerleyen saatlerinde kumruların uçmuş olduğunu görünce, telefonun kamerasıyla yuvanın içini çektim ve gördüğüm bir tane henüz tüyleri tirfil – tirfil bir yavru orada kıpırdamadan duruyordu. Fazla ışık olmadığı için başka yavru olup olmadığını ve o yavrunun da hayatta olup olmadığını anlayamamıştım. Ertesi gün yeni bir fotoğraf aldığımda yavruların bir değil 2 tane olduklarını ve gözlerinin açık olmasından hayata tutunduklarını sevinerek gördüm ama anne ve baba kumruları bir daha hiç göremedim. Acaba etrafta kimseler yokken gelip yavruları doyuruyorlar mıydı ya da doğurup kaderlerine mi terk etmişlerdi anlayamadım.

Yumurtadan çıktıklarının haftasında artık kocaman olmuş 2 yavru kumru, yuvaya sığamaz olmuşlardı ve zannımca 1 – 2 santim büyüklüğündeki yumurtadan çıktıktan sonra neredeyse 10 kat büyümüşlerdi. Bu da annelerinin onları doyurmaya geldiğini gösteriyordu eğer kuşların bu hali sadece hava ile dolmadıklarındansa. Bu arada benim bir başka dertlendiğim durum da yavruların başarısız bir uçma girişiminde tuvaletin içine düşme tehlikesi olduğu ve bu durumda uçmaya fırsat bulabileceklerini kestirememek olmuştu ki doğumun onuncu gününde WhatsApp Image 2024-06-04 at 11.30.33her iki yavruyu tuvaletin duvarından ayrılmış ve pencerenin pervazına konmuşlarken görünce eni konu rahatladım. Yani artık neredeyse normal bir yetişkin kumru boyutuna gelmiş olan yavrular artık yuvadan ve mekandan ayrılmalarına ramak kalmıştı.

Ertesi gün ise kumrular artık pervazda da değillerdi ve doğal hayatlarına başlamışlardı. Belki de başka kuşlar veya yaramaz bir çocuğun sapanından fırlayan bir taşla daha WhatsApp Image 2024-06-07 at 09.32.10 yeni merhaba dedikleri hayata elveda demiş olabilirler miydi diye düşünerek “Annemin kuruntusu düşman başına, eşimin kuruntusu dostlar başına” lafını hatırlayınca yavrulara karşı bir ana şefkati gösterdiğimi fark ettim. Bu arada yavrulardan biri, belki de farklı zamanlarda her ikisi pencere pervazına konuyorlar ama acaba diğerine bir şey olmuş mudur?

Önceki Yazı 475 – Algıda seçicilik

475

Yorum bırakın