450 – Felsefe


15 Eylül 2023

Okumayı çok sevdiğimden bahsetmiştim. Okumak kadar sevdiğim bir başka şey de kütüphane, kitapçı ve sahaf gezmek. Ve hoşuma giden, ekonomik olarak abartılı olmayan kitapları da yakın zamana kadar alırdım ancak şu son senede yaşadığımız akıl almaz fiyat artışlarına henüz alışmamış olmalıyım ki fiyatları yüksek bulup alımı neredeyse kestim.

İşte bugün öğle vakti de, mutat yemek sonrası yürüyüşümü yaparken girdiğim iş yeri yakınındaki AVM’de bulunan Penguen Kitapevi‘ni “Yeni çıkanlar” kısmını görünce hem biraz soluklanmak hem de eski alışkanlığımı yerine getirmek üzere biraz durakladım. Yukarıdan aşağıya doğru, yazar ve kitap isimlerini süzerek bakınırken, harita – metot boyutlarında, sanki “Çocuklar için Felsefe” gibi bir isme sahip kitabı görünce elime alıp incelemek istedim. “Bakalım, çocuklara nasıl anlatıyorlar felsefeyi?” diye:

Zaman var mıdır, varsa nedir, nasıl ölçülür” diye bir kısım çıktı kitabi ilk açtığım ortalarındaki sayfalardan birinde. Zamanı göremeyiz ama zamanı ölçtüğünü zannettiğimiz Duvardaki Saat’in hareketinden zamanın ilerlediğini biliriz veya zannederiz diye başlıyordu paragraf. Ve şöyle devam ediyordu:

Diyelim ki tek boynuzlu atın boynuzunun uzunluğunu ölçecek bir şey yaptığınızı iddia ediyorsunuz. Peki bu tek boynuzlu atın varlığını ispat eder mi?

Bunu görünce hem içimden güldüm hem de bunu okuyacak çocukların kafalarının daha fazla karışacağı ve felsefeden soğuyacaklarını düşünürken, kitabın fiyatını gözüme çarpınca ben de felsefeden olmasa da almaktan soğudum.

Felsefe ve psikolojiyi gençliğimde ne sevdim ne de en ufak bir yakınlık hissettim. Hatta Boğaziçi’nde hazırlığı bir sömestr okuyup atladıktan sonra başladığım lisans eğitimimin ilk döneminde almam için dayatılan Psikoloji 101 dersinin ilk dakikalarında dersi sevmeyip ilk imtihanında da, yanlış anlaşılmasın 100 üzerinden, 15-20 civarında bir not alınca daha ilk dönem transkriptime F getirdiği için, daha önceleri sevmediğim bu olgudan neredeyse nefret ettim.

Taaa ki, yaklaşık 9 ay süren göz tedavim esnasında, müdavimi olduğum TRT2’de rastladığım “Felsefe Söyleşileri” programının birkaç bölümünü izleyene kadar. Program, kurumun ve yapımcısın tabiatı gereği dini tandanslara yakın olsa da, değişik bir ses tonu ile konuları felsefi açıdan inceleyen ve yeri geldiğinde dini de sorgulayan Teoman Şaban Duralı Hocama içim ısınana kadar. Baba dili Türkçeden başka, ana dili Almanca, eş dili Fransızca ile İngilizce, Latince, Yunanca, İtalyanca, Felemenkçe, İspanyolca, Rusça ve en sonunda Malayca dillerini bilen Teoman Hocam ne yazık ki ben onu tanıyıp içim ısınana kadar, 74 sene yaşamış olduğu dünyamızdan göçtü. Ama bana felsefenin de sevilebilecek bir şey olduğunu öğretti.

TRT sağ olsun, yayınladığı dizi ve programları web’de yayınlıyor. Bu programın bölümlerini de yayınlamış, merak eden olursa diye:

https://www.trtizle.com/programlar/felsefe-soylesileri

Sonraki yazı 451 –  Ataşehir Kültür Etkinlikleri

451

Önceki yazı 449 –  Geçmiş zaman olur ki

449

blog, denemehaftalıkyazı,

Yorum bırakın