418 – Olimpiyat


Daha yeni bitirdiğimiz Otuz ikinci Modern Olimpiyat Yaz Oyunları ile ilgili bir yazı

10 Ağustos 2021

Tokyo2020_Olimpiyatlar 2020 Tokyo olimpiyatları, 1 sene rötarlı olsa da, gene 2020 adıyla başlayıp başarı ile bitiriliyor gibi. İyi bir spor seyircisi olan benim için de sporun her türlüsünün, dünyanın en iyileri tarafından icra edilmesini seyredebilmek açısından adeta bir bayram. 23 Temmuz’daki açılışı o esnada bayram tatilinde olmam sebebiyle seyredemesem de TRT ve Eurosport ekranlarından vurdulu kırdılı olmayan tüm branşları seyretmeye çalıştım ve çalışıyorum. Hatta Japonların bize attığı kazık olan ve sabahın 3.00’ında programladıkları Filenin Sultanlarının çeyrek final maçının beşinci ve son setini de seyretmişliğim var. Açılış törenini daha sonra TRT televizyonlarında seyretme şansım oldu. Japonların ilginç koreografilerinin arasında pandomim sanatçılarının, olimpiyatta yarışılacak 50 spor dalının sembollerini canlandırdıkları gösteri mutlaka seyredilmesi gereken bir görsel şölen (https://m.youtube.com/watch?v=I9uVg-feZoM)

Olimpiyatlara olan ilgim daha 10 yaşıma girmemişken 1972 Münih Olimpiyatları ile başlamıştı. Televizyon yayınlarının daha henüz emekleme safhasında olduğu sırada, okullar da yaz tatilindeyken, zaten tek kanal olan TRT televizyonu yayınlarının çoğunu Münih olimpiyatları kaplıyordu. Ekranda nedense pek Türk sporcu göremiyorduk ve bu yazıyı yazarken öğrendim ki, biri kadın toplamda 45 sporcu ile katıldığımız Münih Olimpiyatlarında, Vehbi Akdağ, serbest güreşte ikinci olarak o olimpiyatlardaki tek gümüş madalyamızı kazandırmış.

1972 olimpiyatları deyince, Mark Spitz’i anmadan geçmek olmaz. Amerika’nın o olimpiyatlarda kazanmış olduğu 33 Altın madalyanın 7’sini bu süper yüzücü kazanmıştı. 2008 yılına gelene kadar, kimsenin yanına bile yaklaşamadığı bu rekoru bir başka Amerikalı Michael Phelps 8 altın madalya ile kırmıştı, üstüne toplamda da aldığı 28 madalya ile olimpiyat tarihinin en çok madalya alan sporcusu olmuş.

Futbol ve basketbolu zaten bilsem de, özellikle jimnastik ve atletizm 72 Münih Olimpiyatları ile ilgi alanıma girdi. Jimnastik, Sovyet sporcu Olga Korbut’un büyük başarısı ile dikkatimi çekerken, haliyle daha önce hiç seyretmemiş olduğum, engelli koşular, cirit, yüksek ve sırıkla atlamalar ile atletizme karşı da bir sempati ile bakar oldum. Ardından bu sporda TRT ekranlarının duayen isimleri Kenan Onuk ve Cüneyt Koryürek benim atletizmi daha bilerek ve keyifle izlememi sağladılar. Her ikisini de buradan rahmetle anmak istiyorum.

Teknolojinin gelişmesi ve internet erişiminin kolaylaşması ile şimdilerde atletizm yarışlarındaki spikerler de bu bilgilerden yararlanarak yarışmaları daha keyifle izlememi sağlıyorlar. İşte gene bu sene atletizm yarışlarını, küçük kızım Burçak ile seyrettik. Hiç ilgisi olmamasına karşın, Burçak bile yarışlarla ilgilendi. Tabi bunda çekişmeli geçen yarışlar ve gayet başarılı olan sporcuların payı büyüktü. Önce kadınlar üç adım atlama finali vardı. Venezuelalı Yulimar Rojas rakiplerinden 66 santim daha iyi atlayarak bir Dünya Rekoru kırdı. Üstelik bu kırdığı rekor tam 26 sene evvel 15cm daha kısa olarak kırılmıştı. Gerçi 192cm boyu ile ikinciden 28cm kadar daha yüksek boyu ile farkı izah edebilsek de, ikinci gelen Portekizli sporcunun derecesi, şimdiye kadar dünyada gerçekleşmiş en iyi 25. derece, yani Yulimar’ın başarısı çok önemli.Yulimar_Rojas_-_Triple_jump2

Üç adım atlamanın peşi sıra başlayan erkekler Yüksek atlama finali, 2.35’e gelene kadar neredeyse herkesin becerdiği ve lay-lay-lom geçen bir yarış gibiydi. Tamberi_Sakal2Derken adeta duvara çarpar gibi yarışmacılar birbiri ardından elenmeye başladılar. Daha önceki yıllarda seyretmiş olduğum Katarlı Mutaz Barshim ile yüzünün bir yanını tıraş edip diğer yanındaki sakalları bırakan İtalyan Gianmarco Tamberi, 2.37’yi ilk haklarında geçip ilk ikiyi garantilediler ama sonra her ikisi de daha yükseğe sıçrayamadılar. TRT spikeri Cüneyt Kıran’ın belirttiğine göre, birinciyi belirlemek adına her iki yarışmacıya da ek hak verip yarışabilecekleri söylenmiş. Ne var ki eğer haklarını kullanmazlarsa da her ikisi de Altın madalya alıp gümüş madalya verilmeyecekmiş. Bashir-TamberiDaha önceki yıllarda gayet iyi dost olan bu iki sporcudan İtalyan olanı o esnada sakatlanmış olduğu için zaten atlayamayacak durumda olduğundan, Katarlı Barshim de atlamayı reddedince her ikisi de Olimpiyat şampiyonu olarak tarihe geçtiler. Barshim’in bu kararından sonra İtalyan’ın sevinci görülmeğe değerdi. (https://www.instagram.com/reel/Ct673bFuzDA) Bir çocuk gibi Barshim’in üzerine atlayıp kollarını ve bacaklarını arkadaşının etrafında sarmalayıp sevincini dünya aleme ifşa etti. Kendi altın madalyasını sahada sırtına almış olduğu İtalyan bayrağı ile kutlarken, o esnada koşulan 100 metre erkekler finalini kazanan bir başka İtalyan, hatta Afro-İtalyan Marcell Jacobs’u da ilk kutlayan da kendisi oldu.

Jacobs-Tamberi Jacobs, kazandığı bu Olimpiyat altın madalyasının yanı sıra, Avrupa’da en hızlı insan olma durumunu da elde etti. Her ne kadar, babası Amerikan annesi İtalyan da olsa, kendini İtalyan olarak gördüğü için diyecek bir söz yok. Aynı 2020 Tokyo Olimpiyatlarına ait kafilenin Türk atletleri Emre Zafer Barnes, Jak Ali Harvey, Kaan Kigen Özbilen, Meryem Erdoğan, Polat Kemboi Arıkan, Ramil Guliyev, Yasemin Can ve Yasmani Copello Escobar, Türk judocuları Kayra Sayit ve Mihael Zgank ve Masa tenisinde Melek Hu gibi doğdukları değil doydukları yerin adına yarıştıkları gibi. Ama ben gene de böyle devşirme hareketlerle kazanılan başarıları pek içime sindiremiyorum.

Bizim açımızdan, Tokyo 2020 Olimpiyatlarının en seyredilesi sporu Kadınlar Voleybolu oldu. Zaten Olimpiyata gidebilmek başlı başına bir başarı iken, Geçen dört Olimpiyatın üçünün birincisi Çin, Dünya voleybolunun en tepesindeki ABD, Rusya ve İtalya gibi devlerle aynı seviyede ve grupta oynamak ve gruptan üçüncü olarak çıkabilmek çok güzel. Kaptan Eda Erdem Dündar’ın önderliğinde, “Biz bitti demeden bitmez” mottosu ile oynadığımız her maç tansiyon yükselten ve neredeyse son sayıya kadar kazananın belli KadınVoleybolTürkiyeolmadığı maçlardı. Ne yazık ki çeyrek finalde daha önce hiç yenilmediğimiz ve muhtemelen bir daha da yenilmeyeceğimiz Güney Kore’ye 3-2 yenilerek madalya şansından olduk. Daha önce Amerika’dan canlı yayınlanan bir boks maçı için Babamla beraber sabahın köründe kalkıp seyretmiş olduğumuz maçla ilgili bir yazım vardı (320 – Cuma Boksörleri | cumayazilari (wordpress.com). Aynı o şekilde Japonların sabahın üçüne koydukları maçı seyretmeye akşam hiç niyetim olmasa da, Müezzin’in sanki “Uyanın” dercesine daha yüksek perdeden okuduğu sabah ezanı ile uyanıp tesadüfen o esnada başlayan beşinci seti hüsran içinde seyrettim.

Sporun en yüksek rekabetinin yaşandığı Olimpiyatların otuz ikincisini bitirip, otuz üçüncüsü için gün saymaya başlandı bile. Bu seferki şansımız ise pandemi sebebiyle bu olimpiyatın ertelenmiş olmasıyla bir sonraki, Paris için 3 yıl beklenecek olunması.

Sonraki yazı – 419 Cumartesi

419

Önceki yazı – 417 Dünya Gönüllü Kan Bağışçıları günü

417

blog deneme haftalık yazı olimpiyat üç adım atlama voleybol Yüksek atlama

Yorum bırakın