415 – Aşı


Aşı günümüzün artık olmazsa olmaz konusu ise, bu konuda ahkam kesmemem olmazdı diye düşündüm.

26 Mayıs 2021

Yaklaşık bir buçuk senedir hayatımızı kabusa çeviren şu Covid19 pandemisi sebebiyle hepimiz kafayı yiyecek duruma geldik. İlk günlerin getirdiği şaşkınlıkla, dışarıya çıkıp eve girer girmez üstümüzdekileri çıkartıp yıkamaya koyup kendimizi de kırkladıktan sonra ev ahalisine de fazla yaklaşmadan evde bile Maske – Mesafe – Temizlik üçlüsünün MESAFE kriterini hep sağlıyorduk. Temizlik için de bir şey demek gerekir mi bilmiyorum ama dezenfektan ve kolonya kullanmaktan ellerimizin sertleşmişti. Maske ise benim için üçlemenin en zor alışabildiğim ayağıydı. Maskeyi ağzımı ve burnumu kapatacak şekilde örttüğümde sanki hiç nefes alamayacakmışım gibi geliyordu. Ama seve seve artık ev kapısından çıkar çıkmaz burun üstünden çene altıma kadar maskemi kuşanıyorum.

Pandemi başlar başlamaz, krizi fırsata çevirmeyi düşünen global dünyanın büyük oyuncuları hemen aşı çalışmalarına başladılar. Hatta, muhtemelen bu çalışmalara pandemi öncesi başlamışlardı bile diye düşünmüyor da değilim, hani virüsün laboratuvarda üretilip bilerek veya bilmeden sızdırıldığı konusundaki bazı komplo teorilerini de yanlış bulmadığım gibi. Her neyse bu çalışmaların başladığı zamanlarda, hemen Türkiye’de de bu çalışmaların başladığı söylendi. Üzerinden daha bir – iki hafta geçmişti ki, bizden bir doktor aşıyı bulduğunu söyleyip ekranlarda boy gösterip kendi PR çalışmasını yaptı ama her projede “Türk gibi başlamak” sözünü doğrularcasına, “ay sonuna aşıyı çıkartıyoruz” söylemi, üzerinden bir yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen, tabii ki gerçekleşmedi.

aşı

Derken salgının üzerinden bir zaman geçti, salgın bize – biz salgına alıştık ve nihayet laboratuvar ve faz 1.-2. fasıllarını geçen aşılar pıtrak gibi piyasaya sürülmeye başlandı. Çin, zaten salgının başlangıç noktası olması sebebiyle klasik yöntem olan zayıflatılmış virüs tekniği ile aşısını çıkarttı. Tabi ekonomik zorluklarda olan ülkem için maliyet kriteri göz önüne alındığında aşıları Çin’den almak doğal bir durumdu ama “Ne ka köfte, o kaa ekmek” misali parayı verenin düdüğü çaldığı globalleşen dünyada gelen aşılar herkese yetecek miktarda olmadığından önce 85+ vatandaşlardan başlayarak beşer yaş geri gelerek aşılar yapılmaya başlandı. Ama her ne kadar aşılarını yaptırmış olsalar da, salgının baş müsebbibi olarak gösterilmeye çalışılan 65+ insanlarımız evde hapis kalmaya devam ettirildiler.

Ardından keser döndü, sap döndü ve hesap nihayet bizim yaşlara da dönünce e-devlet üzerinden kaydımı yaptırmaya çalıştım. Aşılanmak için kayıt yaptırmak da deveye hendek atlatmak gibi bir şey. Önce http://www.turkiye.gov.tr adresine girip e-nabız için uygulamayı bulup oraya zıplıyorsunuz. Açılan e-nabız sayfasında bulunan “COVID-19 aşı durumunu sorgulamak için lütfen tıklayınız.” seçeneğine tıklayıp aşı hakkınız olup olmadığına bakıyorsunuz. Ancak köşeli jeton mu kullanılıyor ya da liseden bir hocamın dediği gibi “intikali beş dakika” bir uygulama mıdır, benim aşıya hak ettiğimi gösterebilmem için üç defa bu butona tıklamam gerekti. Üçüncü sorgulamada aşıya hak kazandığımı gördükten sonra beliren ek sayfada, aşıyı kendi rızam ile olduğumu, aşının yan etkilerinin olabileceğini bilmem ve bunları kendi rızamla kabul ettiğimi belirtir bir onam formunu onayladıktan sonra e-nabız uygulamasını kapatıp bu kez MHRS (Merkezi Hekim-Hastane Randevu Sistemi) uygulamasını açıp aşı için randevu almak gerekti. Neyse ki uygulama üzerinde Covid19 Aşısı randevusu butonu vardı ki işler daha da zorlaşmak zorunda kalmadı.

Aşı için randevu almak istediğinizde 2 seçenek beliriyor. Biri klasik Çin aşısı Sinovac, ikincisi yeni nesil DNA-RNA uygulamalı Alman BionTech. Ben, daha tutucu bir seçenek olan Sinovac seçeneği için randevu almaya kalksam da bana neredeyse 1 ay sonrası için seçenek sunduğundan, diğer seçenek olan BionTech’e yönelip 2 gün sonrası için yakınımızdaki FSM Hastanesinden gece 23.40 için randevu almayı becerdim.

Aynı yaş grubunda olan arkadaşlarım da aşı randevularını almaya ve aşılarını olmaya başladılar. Tabi her yeni uygulama gibi herkes birbirine aşı sonrası yaşadıklarını anlatıp psikolojik olarak aynı semptomları göstermek üzere bilinç altımıza yazmayı bir görev edindik. Aşı günün geldiğinde, zamanın dolmasını beklerken açtığım haber kanalında, BionTech aşısı için paketlerin altılı gruplarda dağıtıldığı ve altı kişiyi tamamlamadan aşıyı açmadıklarını ve bu yüzden randevusuna gelmeyen kişiler yüzünden diğerlerinin aşılarının gecikebileceğini öğrenince zaten “Bindik bir alamete, gidiyoruz kıyamete” haleti ruhiyesinde iken, bir de ya gidip de aşıyı olamazsam sorunsalı ile uğraşmaya başladım.

Akşam 21 sonrası sokağa çıkma yasağı var diye, her ne kadar elimde bakanlıktan gelen randevu SMS’i olsa da, yolda “ya çevrilirsem” korkusuyla, ama telefonumdaki SMS güvencesiyle, saat 22’ye doğru FSM Hastanesine doğru yayan olarak yola koyuldum. Hedefim daha erken saatte aşı mahalline varıp randevusuna gelmeyen olursa onun yerine aşı olmak, ya da en azından kendi saatime kadar aşımı olabilmekti. Nitekim Hastane bahçesinde, polikliniklerden uzakta konuşlanmış yere vardığımda kapı önündeki formlardan doldurmamız istendi. Bu formda da, aynı ilk aşı için onay alınırken belirtilen, aşıyı kendi rızam ile olduğum ve aşı sonrası oluşabilecek yan etkilerden kimseyi sorumlu tutamayacağım belirtiliyordu. Yalnız işin güzeli, kendi aşı randevuma 1 saatten fazla olmasına rağmen altışar kişilik kontenjan sebebiyle, randevuya gelenler, daha saatleri gelmemiş olsa bile dolmuş misali altılı gruplar halinde içeri alınıyordu. Saat daha 10.20 bile olmadan kendimi içeride ve kayıt yaptırırken buldum. Dışarıda bekleyen sayısı da altının altında olduğu için onlar da yeni gelecekleri bekliyorlardı. Randevum o güne olduğu için sorun olmadan kayıttan geçip aşı odası önünde beklemeye başladım. Bana alerjik bir durumum olup olmadığı ve hangi elimle yemek yediğim sorulup diğer omuzumu açmam istendi. Burada muhtemelen solak veya sağlak (ya da sağak) olduğunuza göre, kullanmadığınız eliniz soruluyordu ama bu “Hangi elinizle yazı yazıyorsunuz?” değil de “Hangi elinizle yemek yiyorsunuz?” şeklinde sorulduğundan, sanki yazı yazmanın çok önemli olmadığı mühim olanın aşı sonrası kolda bir sorun olursa aç kalmamanız için sorulduğu belliydi. Çünkü, her ne kadar sağ elimi kullanıyor olsam da kibar ve adabı muaşeret kurallarını uygulayarak yemekte çatalı sol elini kullanan biri olarak yemeği sol elle de yiyebilirdim. Ama bende böyle bir kibarlık olmadığından hem yazmak için hem de yemek için sağ elimi kullandığımı söyleyip sol omuz başımı açarak kendimi aşıya hazırladım. İğnenin batması aynı bir iğnenin batması acısını yapsa da, peşinden şırınga içinden çıkıp zerk olunan sıvının sıcaklığını ve yakmasını hissettim. Bu yanma hissi yarım saat kadar sürdükten sonra kendisini yaklaşık 2 gün sürecek adeta çarpma sonrası kas ağrısına bıraktı. Aşımı olup temiz havaya çıkarken, 24 saat boyunca yıkanmamam ve 3 gün alkol almamam konusunda uyarılıp olası bir komplikasyona karşı hemen müdahale edilebilmesi için yarım saat de bahçede vakit öldürmem istendi. Geçmek bilmeyen bu yarım saat sonrası zamanımı doldurup eve doğru yola koyuldum. Ben her ne kadar elimde randevu SMS’im ile dışarıya çıkmış olsam da, gecenin yarısı olmasına rağmen yoldaki kalabalığa akıl erdirmek kolay değildi.

Eve ulaşır ulaşmaz, bir sonraki aşı için 28 gün sonrasına randevu almak üzere MHRS sistemine tekrar girdim. Geçerli tarihi girdikten sonra nedense, ben Anadolu yakasında oturuyor ve Anadolu yakasından bir Hastane istesem de Ataşehir ilçesi seçimim için bana Bayrampaşa Devlet Hastanesi dışında bir seçenek sunmuyordu. Bunu kabul etmeden, Kadıköy, Maltepe ve Üsküdar seçeneklerini deneyince nihayet Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan Abdülhamit Han Araştırma Hastanesinden (eski GATA) randevu alabildim.

Randevuyu aldıktan birkaç gün sonra, Bilim Kurulunun aldığı bir karar ile aşılar arasındaki sürenin 4 haftadansa, 6 hafta sonrası olması daha uygun olduğu belirtilip bizim aşı randevuları iptal edilip yeni randevu almamız istendi. Ama ne var ki ertesi sabah iptal edilmiş randevular tekrar eski tarihlerine alınıp aktif edildi.

Sayılı günün çabuk geçtiğini doğrularcasına ikinci aşı günüm de gelmişti. Aşı günüm milli bayramımız olan 19 Mayıstaydı ve tam kapalı uygulaması bitmiş olmasına rağmen, tatil günü olması hasebiyle sadece yürüyerek yakındaki market ve fırınlardan, içki harici zorunlu ihtiyaçlarımızı giderecek hakka sahipken Kadıköy’e kadar gidebilme özgürlüğünü yaşadım. Beklentim, ilk aşıda olduğu gibi gene hemen altılı kortejler oluşturup aşımı hemen olmakken, hastane bahçesi adeta ana baba günü gibi bir kalabalığa sahipti. Garibim bir hastabakıcı, elinde liste, isim okuyarak insanları içeriye davet ediyordu. Yapmamız gereken ismimizin okunması beklerken rıza formunu doldurup kimliğimizi hazırlamak kadar basitti. Ama işi zorlaştırmayı bir adet haline getirmiş ülkem insanı ile hastabakıcı arasında şöyle bir diyalog geçince içimden PES demek yerine ÇÜŞ demenin daha doğru olacağı geçti:

  • Kimlik kartım yanımda değil
  • O zaman gidip getirin
  • Yanımda şahitlerim var onlar benim ben olduğumu onaylayacaklar
  • ?? … ??

Neyse ki benim kimlik kartım yanımdaydı da şahit göstermem gerekmiyordu. İlk aşımı normal saatimden 1 saat önce olsam da, bu mahşeri kalabalık sebebiyle ancak kendi saatimde olmak üzere içeriye davet edildim. Ancak ilk aşıdaki yanma hissi nedense bu aşıda olmasa da aşı yerim adeta orayı bir yere çarpmışım gibi ağrımaya başladı. Yaş grubum olan lise WhatsApp grubumdaki arkadaşlarımdan işi halüsinasyon görmeye kadar götürenler olsa da, bendeki semptom bir vuruk sonrası ağrı hissi olduğu içim, ayıp olmasın diye eklemlerim aniden bir kararla ağrımaya, “bak benim de aşı sonrası semptomlarım var” söylemine sahip olmamı sağladı.

Artık, yaptırdığımız aşıların vücutlarımızda yeterli antikorları üreteceğini ümit edip, yapılan son akaryakıt zamlarından sonra bütçeye giren paralarla gelmesi gerçekleştirilecek aşıların tüm ülkede uygulanması sonrası, artık Covid19’un korkulur bir hastalık durumundan, grip benzeri bir hastalık durumuna terfi etmesini ümit ediyorum.

Sonraki yazı – 416 Yemek

416

Önceki yazı – 414 Ramazan

414

Yorum bırakın