404 – Araç yazıları


29 Ocak 2021

Gene yolda yürürken rastladığım bir araç arkası yazısıyla bu haftaki Cuma yazısını vücuda getirdim.

Geçenlerde bir Instagram paylaşımım olmuştu, ülkelerin neden geri kaldığına dair sekiz tespitte bulunmuşlar. İlk sırada da kitap okuma oranı %5’i geçmez diye bir saptama var. Bu paylaşımı yaptığımı tam unutuyordum ki, işe doğru giderken yol kenarına park etmiş bir hafif ticari aracın bagaj kapısında yazılı şu mesajı görünce tekrar aklıma geldi:

Okumadı, sürünüyo…

Bu yazının bir Cuma yazısı olma ihtimalini düşünüp de bir görsel olarak kullanmak üzere dönüp fotoğrafını çekmek aklıma geldiğinde aramızda bir hayli mesafe oluşmuştu. Konuyu aklıma kazıyıp, belki bir dahaki geçişte araç orada olursa fotoğrafını çekerim diye düşünerek fotoğraf çekme işini ertelemiş oldum ama aklımda yazacağım yazının da bir taslağını oluşturmaya başladım. (20 metre geriye dönüp fotoğraf çekmedim, ama öğleyin hadi bir umut oradadır diye 1 kilometrelik yolu teptiysem de aracın yerinde yeller esiyordu. Tabi, son pişmanlık fayda etmez.)

(Yazıdan tam 12 gün sonra aynı yerden geçerken aynı aracı görüp bu kez resimledim)

Kamyon arkası yazılarını pek bir eğlenceli bulurum. Bir zamanlar “Şoförsün dediler vermediler, rampaların ustasıyım – gözlerinin hastasıyım” gibi biraz aşk, biraz eziklik çokça da ajitasyon kokan yazılar bir süre sonra “Hatalıysam ara: 05xx xxx” gibi şoförleri biraz da yola sokan mesajlara bıraksa da, artık kanıksadığım için ya fark etmiyorum veya o kadar çok hata yapan veya kural çiğneyen oluştu ki artık o mesajlara pek rastlamaz oldum. Ama arabasının arkasında aracını kendisinin aldığını belirtir “miras değil alın teri” ya da tam tersi hazıra konmayı gösterir “Babam sağ olsun” gibi aracın nasıl edinildiği konusunda bilgi verici ibarelerden başka çocuklarının isimlerini yazanlara da hep denk gelmişimdir.

Tekrar yazının başındaki okuma, özellikle kitap okuma konusuna geri dönersek yavaş yavaş dönüştüğümüzün farkındayım. Artık çevremiz o kadar teknolojik cihaz ve sosyal medya iletişim araçları ile doldu ki, kitap okuma alışkanlık hale gelecek bir boş zaman bulmakta zorlanıyor diye düşünüyorum. Bir tıklama ile veya bir parmak hareketi ile ekrana bir başka şey çıkarmak daha bir kolayına gidiyor insanların. WhatsApp haberleşmede bile paylaşılan, daha doğrusu bir başkasından gelip de iletilen yazı biraz uzun olunca mesajı okurken bile birkaç ileri gitme hareketinden sonra sıkılıp önce hızlı hızlı kelimeleri değil de cümleleri gözden geçirmek daha sonra da paragraf olarak ileri almak ve en sonunda da bir sonraki mesaja geçmek üzere mesajın sonunu aramak kaçınılmaz bir durum, en azından kendi açımdan bunun böyle olduğunu söylemeliyim. Buna bir de imla ve yazım hatalarını da eklerseniz makale şeklindeki yazıları okumak hiç de eğlenceli değil. Halbuki kitap öyle mi? Hem yazarın birikimi ve küçük ekran ve klavyeden yazmak yerine daha rahatta yazılış olması, hem basılmadan önce editörün elinden geçmesi hem de basım esnasında kontroller bu tip yazım hatalarını yok denecek seviyelere indirmiş durumda. Üniversite yıllarımda, herhalde matbaanın bize geç gelişi sebebiyle olsa gerek, yurtdışında basılmış İngilizce kitaplarda TYPO dediğimiz yazım hatası hiç bulunmazken, Türk kitaplarda – ki o hataların artık pek kalmamış olması da güzel – yazım hataları ya da noktalama işaretlerinde hatalara rastlayabiliyordum.

Okumak deyince tabi akla hemen kitap okumak geliyor halbuki bunun daha geniş manası, okul okuyup kendini akademik olarak yetiştirmek. Yazı başındaki hafif ticari’nin sahibi de muhtemelen orta – lise ardından da üniversite okumak zor gelmiş olmalı ki kısa yoldan hayata atılıp para kazanmak daha cazip görünse de peşinden gelen yaşanmışlıklarla, “şimdiki aklım olsaydı” ana fikri ile arabasının arkasına bu pişmanlığını dile getiren bu aforizmayı hazırlatıp yapıştırmış. Belki de “babam sağ olsun” yazdıracakken, babasının “dur ben sana yazdırırım” deyip, öyle yazdırmak yerine “okumadı – sürünüyo” çıkartmasını hazırlatıp yapıştırmış olma ihtimali de yok değil. Muhtemelen daha önce okumadığına göre bu yazıyı da okumamış olabilir. Babamın çok sevdiğim tekerleme benzeri bir lafı vardır: “Kürt ne bilir bayramı, fır – fır içer ayranı”. Sen okumamışsın ki bu yazıyı da okuyasın. Biraz da empati yapıp, belki okumaya imkânı olmadığı için bir an önce hayata atılmış da olabilir deyip bir ajitasyona da girebiliriz.

Yazıyı yazarken, ilginç araç arkası yazılarla ilgili internette bir araştırma yapayım dedim. Biraz gezindikten sonra dikkatimi çeken, yabancı kamyonların arkalarının da aynı bizdekiler gibi gayet revaçta olması. Ne var ki çoğunluğu cinsel içerikli ve bir hayli ahlaka mugayir.

Yetmiyor onları paylaşmaya hicabım diyerek yazıyı sonlandıralım. Tabi en meşhur kamyon yazısı da “Selvi Boylum Al Yazmalım” olsa gerek. “Sevgi neydi? Sevgi Emekti.”

Cuma neydi? Cuma yazıydı.

Sonraki yazı 405 – Cacabey – Astronot

405

Önceki yazı 403 – Yolüstü Lezzetleri -2 Uludağ Kebapçısı

403

1 comments

  1. Sayın yazar, cuma yazılarınızın hayranıyız. Ara vermeyin takipçilerinizi üzmeyin…

    Beğen

Yorum bırakın