395 – Ömür Göksel


Geçen sene yazmaya başlayıp, ancak bitirebildiğim bir yazı ile, Cuma'nın Bayram olması sebebiyle bugünden karşınızdayım.

28 Temmuz 2020

            Geçtiğimiz yılın 30 Ağustos’unda, henüz böyle pandemi – salgın gibi bir durum olmadığından toplu kutlamalar yapılabiliyordu. Ataşehir Belediyesi de, bu kapsamda 30 Ağustos’un önemini anlatması için bir tarihçiyi davet etmiş, ardından da biraz şenlik olabilmesi için duayen sanatçı Ömür Göksel’i angaje etmişti. Aynı gün diğer İstanbul İlçe Belediyeleri de başka sanatçılarla, mesela Candan Erçetin, anlaşmıştı. Her ne kadar Candan Erçetin’i çok sevsem de, daha önce bir konserinde bulunmuş olmam, gösterinin Üsküdar’da olması gibi zorluk dereceleri karşıma çıkarken, Ömür Göksel gibi daha çocukken parçalarını duymaya başladığım ve hala daha dinlemeye devam ettiğim bir sanatçıyı sahnede seyredebilmek bana müthiş cazip göründü ve daha duyar duymaz gitmek için can attığım bir konser haline geldi.

ÖmürGöksel-Ataşehir3

Daha önce bir kere MOR bir takım elbise ile Ali Sami Yen Stadyumu önünde maça girerken görmüş olduğum Ömür Göksel’i kanlı – canlı olarak sahnede seyretmek üzere Ataşehir’deki Amfili tiyatroda erkenden yerimizi aldık. Amfili tiyatroya vardığımızda, Atlas Dergisi Yazı İşleri Müdürü Melih Şabanoğlu’nun 30 Ağustos’un önemi ve 26 Ağustostan itibaren nasıl geliştiğini, seyredenleri fazla yormadan anlattığı söyleşiyi de seyrettikten sonra sıra konsere geldi. Sunucunun kendisini takdim ederken kullandığı “Kadife Sesli Romantik Prens” lakabını, resmî sitesi olan http://omurgoksel.com.tr/ internet sitesinde de kullandığını gördüm.

Konsere yakaları siyah, beyaz bir ceket içinde siyah gömlek ve pantolon ile çıktı. Konserin ilk bölümünde yabancı şarkılar ile programını gerçekleştirdi. Bu arada bir zamanlar doldurmuş olduğu ve dünya çapında yaklaşık 20 bin kişinin plağa okuduğu “My Way” şarkısının dünya üzerinde yapılan değerlendirmesinde, şarkıyı en güzel okuyan 20 kişi arasında olduğunu övünerek ama mütevazı bir şekilde anlattı. Program arası tesadüfen yatsı namazı zamanına gelince ezan için bir ara verirken biraz da dinlenme fırsatını yarattı Ömür Göksel. Tabi bu fırsatı bir başka fırsat olarak, albümlerini imzalama şansına dönüştürdü bizim için. Biri Anneme, diğeri de kendime imzalatırken kullandığı “Mehmet kardeşime sevgilerle” sözü beni çok mutlu etti.

ÖmürGöksel-Ataşehir

80’ine merdiven dayamasına rağmen 2 saatten fazla sahnede kalıp hem şarkı söyledi hem de sahnede kendi veya başka arkadaşlarının komik anekdotlarından bahsederek kendi adıma söyleyebileceğim çok keyifli saatler geçirmemi sağladı. İnternette kendisi ile ilgili biraz araştırma yapınca hem sevilen hem de eğlenceli bir karakter olduğunu gördüm. Geçenlerde de TRT’de belgesel niteliğindeki bir programda ne kadar keyifli ve pozitif bir kişilik olduğunu bir kere daha anladım (https://www.youtube.com/watch?v=WSoNhNDnBS0). Sohbette anlattığı, Galatasaray basketbol takımında oynarken, Yalçın Granit ile olan anısı hayata dair de güzel bir ders veriyor. Ömür Göksel, bir maçta top elinde devamlı top çeviriyorken, neden potaya atmadığını sorunca, “Abi, ya girmezse?” sorusuna Granit’in cevabı müthiş: “Oğlum, atmazsan hiç girmez.

Potaya topu attığımız ve attığımız topun da basket olduğu günlerin ümidiyle…

Önceki yazı 394 –Sözlük

396

394

Yorum bırakın