378 – AİLE ŞEREFİ – bir filmin irdelenmesi


Geçenlerde televizyon seyrederken hayret verici şekilde hayatta ilk defa seyrettiğim AİLE ŞEREFİ filmi hakkında bir kaç kelam ettim.

14 Eylül 2018

Geçenlerde bir akşam televizyonda başrollerini Adile Naşit ve Münir Özkul’un paylaştığı, arka kadronun ise klasik 1970’ler zenginliğinde olan bir filmi hayatımda ilk kez izledim. Bugüne kadar nasıl oldu da hiç rastlamadım diye kendime sormadım da değil. Filmin benim için bir ilginç bir yanı, Ayşen Gruda’nın evde kalmış kızı oynamadığı seyrettiğim tek film olması oldu.

Aile_Şerefi Filmin tam kadrosu (meşhurlardan oluşanları) Münir Özkul, Adile Naşit, Itır Esen, Mahmut Cevher, Mahmut Hekimoğlu, Şevket Altuğ, Ayşen Gruda, Selim Naşit. Yan rollerde de pek çok tanınmış kişi var: Baykal Kent, Renan Fosforoğlu, Selim Naşit, Suna Yıldızoğlu, Coşkun Göğen (tecavüzcü) ve daha pek çok, eski Türk filmi emekçilerinden simayı tanıdığımız ama isimlerini bilmediğimiz.

Filmin konusu ise şöyle: Rıza at arabası ile damacana su satarak para kazanmakta, karısı Adile ve beş çocuğu ile beraber kıt kanaat geçinmekte. Yeni evlenen kızları Ayşe ve damatlarının da yanlarına katılmasıyla yaşam sıkıntısına düşerler. Damat Zihni işportacı, oğullarından Selim Tıp Fakültesi’nde öğrenci, Hasan bir fabrikada, kızı Zeynep ise bir konfeksiyon atölyesinde işçidir. Ortaokulda okuyan en küçük oğlan Murat’a araba çarpınca bütün aile perişan oluyor. Zaten film de bu kaza ile şekilleniyor. Çünkü aile müthiş uyumlu, mutlu. Hatta kızları Itır Esen’i bir arkadaşı istiyor, adamı gayet iyi karşılıyorlar falan, filan.

Aile_Şerefi_Set Bu resim de yeni rastladığım, film setinden bir fotoğraf. Derken o meşum olay meydana geliyor, kız ve küçük kardeşi kaldırımda değil de yolda yürürken, o esnada yarışmakta olan kötü karakter (ama nasıl kötü anlatamam) Oktay arabasıyla küçük çocuğa çarpıyor ve kaçıyor. Derken bir gün, Zeynep (Itır Esen) arabayı yol kenarına park etmiş halde görüp tanıyor. Üstelik çocuğa çarptığı yer tamir edilmiş ama henüz boyanmamış, yani araba gerçekten o araba. Hemen o esnada çay bahçesinde oturanlardan arabanın sahibini buluyor. Adam bunu görünce anında aşık oluyor ve sırnaşmaya başlıyor. Baba parasını kullanmakta sınır tanımayan Oktay’a babası da tam gaz verince iyice sırnaşmaya ve ailenin başına bela olmaya başlıyor. İş iyice çığrından çıktığında Oktay, önce evi kundaklıyor peşinden de çocuklardan birini öldürüyor ve cinayet sonrası ağlayarak babasına koşuyor. Baba, oğlunun katil olmasını önemsemeyip onu yurtdışına göndermek üzere kaçırırken Rıza elinde çifte ile karşılarına çıkıyor ve gözünü bile kırpmadan Oktay’ı öldürüyor. Yani durum şu: Oktay Rıza’nın oğlunu öldürmüş, Rıza da Oktay’ı öldürüyor. Göze göz, dişe diş durumu yani. Kanlar içindeki oğluna sarılan Fehmi Bey (Muhip Arcıman, ki zengin şımarık adamı son derece başarılı bir şekilde nefret edilesi oynuyor), kafayı kaldırıp:

-Öldürdün oğlumu!
-Onu ben değil sen öldürdün.
-Niye? Niye yaptın?

diye soruyor. Rıza’dan gelen cevap ise bir tokat gibi:

-Ailemin şerefi için

Yani filmin ismi tamamen bu repliğe dayanıyor. Ardından filmin sonunda aradan kaç sene geçtiyse, cezaevinden çıkan Rıza, isteği üzerine cezaevi çıkışında karşılanmadan doğrudan mahallede beklenirken bizler de geçen sürelerde neler olduğunu anlıyoruz.

Babalarını karşılamaya ilk çıkan küçük oğlan Murat büyümüş, ama topallayarak geliyor ki araba çarpmasının etkisi ameliyatla ancak bu kadar düzeltilebilmiş. Bir de tabi çocukken bıraktığı çocuk delikanlı olduğundan hapiste ne kadar uzun süre kaldığını anlıyoruz. Ardından diğer oğlanlar sırasıyla babalarına sarılıyorlar. Derken Ayşe (Ayşen Gruda) ve eşi Zihni (Şevket Altuğ) ellerinde çocuklarıyla, ki Oktay’ın çok ileri gidip evi kundakladığı esnada hamile olan Ayşe çocuğu düşürmüştü, yeni peydahla geliyorlar. En sonunda bakıyor hanım ortalarda yok, Anneniz nerede diye sorduğunda köşeyi dönerek yüzünde gülen ama gözü yaşlı olarak beliren Emine Hanım (Adile Naşit) gruba katılarak filmin başındaki mutlu aile halini yaratan sarılmış gruba dahil oluyor. Ve mutlu son.

Oktay karakterini oynayan artist, Eriş Akman. İyi bir artist olduğu şüphesiz çünkü filmi seyrederken boğasın geliyor. Eğitimi de gayet yerinde. Önce benim de okulum olan Kadıköy Maarif’te okumuş. Peşinden Londra’da tiyatro tahsili görmüş. Ama bu filmdeki rolü ile, filmde rol arkadaşı olarak oynayan Tecavüzcü Coşkun bile yanında zemzemle yıkanmış gibi, kötü adamlığın nasıl oynanacağını gösteriyor. Maarif’in dergisinde rastladığım bir röportajında da kendisi bu film hakkında bazı bilgiler veriyor: (https://drive.google.com/file/d/1R7GzYNv0i33Jb5OQwZGyMkruDVCPX-OY/view) Sayfalar 34-37

Baba, Muhip Arcıman da diğer iyi karakterlerin yanında kötü karakter olarak şerefsiz bir rol oynayarak ağzına bir tane vurmayı düşündürtecek güzel bir performans çiziyor.

Film hakkındaki yorumlara bakınca insanların defalarca çok da beğenerek seyrettiklerini okuyunca bu filmi ilk defa seyretmiş olmama çok şaşırdığımı belirtmeliyim. Hâlbuki böyle filmleri hem çok severim hem de rastladığımda, kaç kere seyretmiş olduğuma bakmadan, bırakıp başka kanallara zaplayamadan sonuna kadar seyrederim.

379

377

Yorum bırakın