350 – Üç buçuk DALYA


Dile kolay tam 350. Üstelik 10 yıldan fazlaca bir sürede. bir buçuk haftada bir yazı. Ya da her 3 haftada 2 yazı. Darısı nice üç yüz ellilere inşallah.

5 Mayıs 2017

Dalya için Türk Dil Kurumu güncel sözlükte şöyle deniyor:

Bir şey sayılırken birim olarak alınan sayıya gelindiğinde söylenen uyarma sözü
“Dalya yüz! Dalya iki yüz!”

MahmutBaler.jpgBenim yaşıtlarım “Mahmut Baler” ismini gayet iyi hatırlayacaklardır. TRT’nin siyah beyaz yayın yaptığı dönemlerde, rahmetli Abdi İpekçi’nin sunuculuğunu yapmaya çalıştığı, “Baldan Damlalar” adlı bir program vardı. “Yapmaya çalıştığı” dedim çünkü, Mahmut Baler, ya da lakabı ile “Bal Mahmut” öyle fıkralar bilir ve birbiri ardına sıralardı ki, Abdi İpekçi gözlerinden yaşlar gelinceye kadar gülmekten konuşmaya fırsat bulamazdı. Benim en net hatırladığım fıkrası veya anekdotu şöyleydi:

Bir gün yolda yürürken karşıdan tahta arabasıyla gelen zerzevatçının sattığı bal kabaklarını gören Mahmut Baler, adamı durdurup kabağın içinden bir tane kabak çekirdeği isteyip hemen yemiş. Zerzevatçının tepkisi ise “Gebesin?” (yani aşerdin de çekirdeği görüp dayanamadın yedin) olmuş.

Bunu anlatırken, tabi zerzevatçı durduktan sonra kabağın içinden çekirdeği nasıl aldığını, nasıl ağzına götürüp çitledikten sonra nasıl da keyifle yediğini de çok güzel canlandırmıştı.

Bu arada TRT televizyonu arşivlerini hâlka açmış. Güzel programlar ve nostaljik kişiler var. Mahmut Baler’in de birkaç fıkrasını koymuşlar. İncelemek de fayda var (http://www.trtarsiv.com/izle/104650/mahmut-baler-in-ramazan-anisi).

Mahmut Baler’e neden girdin diye soracak olursanız, kendisi ekranlarda bana müthiş yaşlı görünüyordu. Yüzündeki yaşlılık benleriyle adeta 100 yaşını aşmış bir görüntü çiziyordu, aynen 104 yaşında öldüğünü bildiğim Celal Bayar gibi. Ancak her ne kadar Türkiye internet aleminde sansürleme için yasaklanan vikipediya (tr.wikipedia.org) yüzünden bilgiye ulaşmak çok zor olduysa da, 90 yaşında rahmetli olduğunu buldum (1897-1987). Yani adamakıllı gençmiş de bana çok yaşlı gibi geliyormuş.

AliTanrıyar.jpgBir de geçtiğimiz yıllarda Galatasaray’ın başkanlık seçimi vardır. 74 yaşındaki Alp Yalman ile 77 yaşındaki Duygun Yarsuvat arasındaki başkanlık çekişmesi için eski İçişleri Bakanı ve Galatasaray başkanı Ali Tanrıyar’a, başkan adaylarının çok da genç sayılmayacak yaşlarıyla ilgili soru sorduklarında, o esnada 101 yaşından gün almış olan Tanrıyar “Kulübü çoluk çocuğa emanet etmişler” diye bir espri yapmıştı. (http://www.fotomac.com.tr/galatasaray/2014/10/24/kulubu-coluk-cocuga-biraktilar).

CelalBayar.jpgCelal Bayar’ın 104 yaşından gün almış olduğunu ise “Bittecrübe sabittir” hesabı biliyorum. Daha henüz çiçeği burnunda bir asteğmen adayı iken, hafta sonları evde tek eğlence kaynağım TRT’nin televizyon ve TRT-FM (radyo-3) yayınlarının Celal Bayar hakkın rahmetine kavuştuğu için en şiddetlisinden ağırlaştırılmış matem yayınına geçmesi sebebiyle en ağır klasik Türk Sanat Musikisi kanalları haline gelmiş olması beni pek bir kızdırmıştı.

kenanpasaGene eski cumhurbaşkanlarımızdan Kenan Evren de muhtemelen 100+ diyecek fanilerdendi ama ne zaman ki baktı yargılanacak ve büyük bir ihtimalle beraat edemeyecek, tası tarağı toplayayım deyip 98 yaşının sonunu göremeden ve suçlarının cezasını dünyada çekemeden gitti.

fidelcastroYüz yaşına gelip hatta geçeceğinden çok emin olduğum Fidel Castro ise geride bıraktığımız kış mevsiminde doksan yaşının gençliğinde aramızdan ayrıldı. Üstelik kendisi, değil kanser, ölümün bile ilacının bulunduğu söylenen Küba’nın başındaydı.

Şirinlik muskası diyeceğim bir 100+ kişilik de Muazzez İlmiye Çığ Hanımdır. Geçtiğimiz MuazzezİlmiyeÇığyıllarda Beylikdüzü’nde kurulan Kitap Fuarında kendi imzasıyla almış olduğum kitabı benim için müthiş bir anıdır. Allah uzun seneler versin, kendisinin televizyonda kendine göre ÇITIR sayılabilecek Hayrettin Karaca ile beraber yaptığı programın adı da çok manidardır: “Giderayak”. (https://www.youtube.com/watch?v=lR7AximxokE) Hayrettin Karaca da 95 yaşının baharında, aynı üzerinden çıkartmadığı kırmızı kazağı gibi yıllara meydan okuyor.

AydınBoysan Dört sene sonra yüz yaşına girecek bir başka sevdiğim kişilik de Aydın Boysan’dır. Gene bir kitap imza gününde kendisiyle yaklaşık bir dakikalık konuşma fırsatı elde edip, okuduğum onlarca kitabın arasında en farklısı ve kendi değimiyle en uzun süren hazırlık dönemi sonrası yazmış olduğu ve şu aralar yeni baskılarını “YILDIZLARDAN BİLE UZAKLARDA” ismiyle yapan ama orijinal ismi “Yıl 2046-Uzay anıları” adlı, Akşamcı 7 arkadaşın bir vakt-i kerahat sofrasından uzaylılar tarafından kaçırılmasını anlatan
kitabını imzalatmıştım. Kesinlikle okunmasını tavsiye ederim.AydınBoysan_UzayKitabı.jpg Tabi bir de kendisinin rakı üzerine söyledikleri, aynı bir doktora tezi inceliğindedir. Kendisine hak etmiş olduğu saygıyı daha önceki yazılarımdan birinde vermiştim. (https://cumayazilari.wordpress.com/kisiler/96-aydin-boysan/). Acaba diyorum Aydın Bey de bu kadar uzun yaşamasını kendisine şu düsturu edinmesinde midir?

“Ne güzeldir hiçbir şey yapmamak….

Ve ondan sonra da istirahat etmek.”

Bu yüz yaş mevzuuna neden geldin derseniz de, malum okunmakta olan yazı 350. yani yazıyla üç yüz ellinci yazı. Bir başka tabirle üç buçuk dalya olmuş yazıları yazmaya başladığım ilk yazıdan bu yana. 2 Şubat 2007’de ilk yazım olan “DEMLİ Mİ DEDİNİZ”i yazdıktan beri 10 seneyi geçmiş. Bu araya da 350 yazı sıkışmış. Neredeyse her üç haftada iki yazı. Bunların büyük bir kısmı anılar, geziler ve tabi olmazsa olmazı damağımda iz bırakmış yiyecekler veya onların sunulduğu mekânlar. Tabi bir de benim kendi aşçılığımdan izler: krep, çiköfte vs.

Geçtiğimiz senelerdeki gibi sağlık sorunları yaşamadan nice dalyalarda görüşmeyi ümit ediyorum.

349

351