331 – Üşenmek


28 Ekim 2016

İnsanın mayasında bir üşengeçlik vardır. Hatta ben yeni geliştirilen teknolojinin de sırf bu üşengeçlikten kaynaklandığını düşünürüm. Bu konuyu yazmaya karar verince inanın hiç üşenmedim ve hazreti Google’a başvurdum. Tabi burada ya vikipedia’dan ya da ekşi sözlükten sayfalar kendilerine hiç üşenmeden yukarılarda yer bulabiliyorlar. Muhtemelen içi üşengeç olan biri, her nedense hiç üşenmeden üşengeçlikle ilginç özellikleri birbiri ardına sıralayıvermiş:

Üşengeçliktir erdemdir; üşengeç olunmaz, doğulur. Üşengeç fetus, doğmaya üşenir. Hiç bir üşengeç erken doğmaz; muhtemelen 9 ay 10 günden biraz geç doğar, öyle ki doğduklarında saçları ve tırnakları uzamıştır. Üşengeç bebek ağlamaya üşenir, anne baba çok memnundur işin bu kısmından; ne var ki sıçmaya da üşenir velet ki üşengeçler genelde kabızlık çekerler, yani belki aslında çekmiyorlardır da ıkınmaya üşeniyorlardır. Üşengeç velet dışarı çıkıp oynamaya, arkadaş edinmeye üşenir; anne baba “maşallah bizimki pek uslu, bütün gün evde kitaplarıyla meşgul” diye över üşengeci.. Derken okula başlar üşengeç, yazmaya çizmeye üşenir; ama ne kadar kötü olursa, o kadar çok sayfa yazdığını fark edince, olabildiğince mükemmel yapar işi ki 10 sayfa “Ali topu tut” yazmasın; erkenden öğrenir okumayı yazmayı ki hoca ona bulaşmasın.. Üşengeç, verilen tüm kelimeleri aynı cümlenin içinde kullanıp ödevi tek cümlede bitirir.. Ergen üşengeç sivilcelerini patlatmaya, depresyona girmeye üşenir; bu dönemi atlattığında ne yüzünde sivilce izleri, ne de aileyle yaşanmış tartışmalar vardır.. Üşengeç çiğnemeye üşenir; onun yerine yemeğin üstüne kola içer.. Üşengeç üşene üşene üniversiteye gelir; âşık olmaya üşenir, sevgili olmaya üşenir, eğer kazara sevgilisi olursa ayrılmaya üşenir, kavga etmeye üşenir, bu yüzden de muhtemelen ilk sevgilisiyle evlenir.. Ödev yapmaya, rapor yazmaya üşenir, ama copy-paste mühendisliği diye bir ilim vardır, üniversiteyi bu sayede bitirir.. Üşengeç işe girmeye üşenir, mastıra başlar.. Üşengeç değişikliğe üşenir, yaşamaya üşenir.. Üşendikçe yükselir, sevilir ; o zaman söyleyebilirim ki üşengeçlik bir erdemdir..

Kutsal bilgi kaynağı böyle demiş üşengeçlik için. İnsan okudukça üzerine bir üşengeçlik geliyor değil mi? Bazen her ne kadar kendimi üşengeç olarak görsem de bazen artık dayanamayıp gerekeni yapmak bir mecburiyet oluyor. Bu konuya nereden geldim derseniz geçenlerde İETT ile yaşadığım bir durum beni bunu irdelemeye itti.

Malum uzunca süren göz tedavimin ardından, doktorumdan teskeremi aldıktan sonra, “artık evde oturmak zamanı değildir, çalışmaya başlamalıyım” diye düşünerek işe başladım. Ofis de Kadıköy’ün göbeğinde, Rıhtım Caddesi üzerinde, denize nazır bir apartman katında. Sabah geldiğimiz işyerinde saat yarım oldu mu “bugün ne pişirsem” gibi, “bugün ne yemek yiyelim” konusu açılıyor. Kadıköy’de yemek yeme seçenekleri çok olduğundan seçim sırasında nedense pek bir kararsız olunuyor. İşe ilk başladığım gün, serde hafiften bir mahcubiyet olduğundan bana sorulduğunda kalabalığın seçimine uyacağımı belirtip karar vermek isteyenlere hiçbir yardımda bulunmadan ofise yakın bir mekân alan Mado’ya gitme kararına uydum. Mado, Rıhtım caddesinde İETT otobüs duraklarının tam ortasına denk gelen ışıkların kaldırımında kurulmuş bir dükkân. Otururken karşınızda yaya geçidinden geçenleri gördüğünüz gibi tam ortada konuşlanmış otobüs hatlarını da görüyorsunuz.

Orada otururken dikkat etim ki İETT kendisi ile rekabete girmiş. HAVATAŞ adını verdiği ve bir zamanlar HAVAŞ’ın yaptığı hizmeti veren şehirlerarası otobüs formundaki “SG-1 Kadıköy Sabiha Gökçen Havaalanı” hattı tam ışıkların önünden kalkıyor. Ne var ki, aynı İETT, hemen SG-1 hattının yanından E11 ve E10 hatlı belediye otobüslerini de kaldırıyor. E11, SG-1 ile aynı güzergahta, E5’ten Sahrayıcedid’e kadar gidip oradan TEM otoyoluna girdiği için  SG-1 yerine ona binmek ekonomik olarak daha uygun. E10 hattı ise E5 üzerinden gittiği için ulaşım süresi daha uzun sürüyordur. Her neyse, yemekte, serde tam tanıyamadığım iş arkadaşlarımla fazla ortak noktam henüz oluşmadığından etrafı incelemek mecburiyeti doğuyordu. Tam o esnada fark ettim ki karşıda yolcu alıp, hareket saatini bekleyen E11 hatlı otobüsün ön ışıklı panosunda yazan yazı yanlış “Kadıköy-S.Gökçen-AIRPORT” döngüsündeki havaalanına denk gelen kelime AIPORT olarak yazılmış. Yani I ile P harfleri arasındaki R harfini birileri hattın bilgilerini girerken yazmayı ihmal etmiş ve aynı bilgiler tüm otobüslere uygulandığından hepsi AIPORT diye geziyorlar ortalarda. Bu yemekten sonra artık gözüm hep E11 otobüslerini arıyordu ve ne yazık ki hakikaten hepsi AIPORT diye ortalarda geziyorlardı.

Bu gözlemim Ekim başına kadar, demek ki ilk fark edişimin üzerinden dört ay geçene kadar devam etti ve artık canıma tak deyince, ofise doğru yürürken yönümü otobüslerin duraklarına hat amirliğine çevirdim. Hat amiri beyefendiyi buldum ve kendisine bu hatayı bildirdim. Muhtemeldir ki adam önce dalga geçtiğimi zannetti ama benim gayet ciddi olduğumu görünce bu konunun kendisinin düzeltebileceği bir şey olmadığını, benim bunu daha yukarılara bildirmem gerektiğini söyleyip gerçek bir üşengecin yapacağı gibi beni başından savdı.

Artık mermi namluyu terk etmiş olduğundan, ofise gelince İETT’nin web sayfalarında gezinip nereye yazmam gerektiğini araştırdım. Bu arada, daha önceleri http://www.ibb.gov.tr olan adres İstanbul’un da artık bir özellik olduğunu belirten Büyükşehir tarafından http://www.ibb.ist olarak değiştiğini de gördüm. Her neyse Belediye’nin halk ile her türlü ilişkisini kurduğu BEYAZMASA iletişim hattına aşağıdaki “şikâyetim var” mesajını bıraktım:

“E11 hat otobüsün yazım hatası.
E11 Kadıköy-Sabiha Gökçen hat’tının otobüslerinde ön tarafta büyük harflerle AIPORT yazılmakta. Doğrusu AIRPORT olacaktır. R harfi yazılmamıştır. Tüm E11 hattı otobüslerde aynı hata vardır.”

Bu yazıyı yazdıktan sonra adeta duvara mesaj atmışım gibi ne bir alındı mesajı, ne bir telefon hiçbir tepki almadım. Hatta mesajı okuyan elemanın “hadi len, bu müşkülpesent de kim oluyor. Memurun yaptığı doğrudur, öyle yazılmışsa doğrusu budur” diyerek acaba sümen altı mı etti diye düşünmenin yanı sıra gene de E11 otobüslerini gözler oldum. 5 Ekimde yazmış olduğum yazıdan tam 14 gün sonra bir E11 hatlı otobüste gözlerimin beni yanıltmadığını yazının ikinci tur atması ile kesinleştirdiğim yazım hatasının düzeltilmiş olması beni gayet mutlu etti. Benim bu düzeltmeyi gördükten sonraki gün e-posta klasörüme düşen Beyazmasa’dan gelen mesaj zaferimi belgeliyordu:

“Sayın MEHMET ULUĞ ;

 İlgi : 05.10.2016 13:57:46 Tarih ve 1-2135136416 Nolu Başvurunuz için Ara Cevap

Kurumumuza yapmış olduğunuz başvurunuz incelenmiştir. Konu incelenerek tüm E 11 hatta çalışan otobüs araçların dijital tabelaları düzeltme yoluna gidilmiştir.

Her ne kadar bu cevabın üzerinden de bir hafta geçmiş olmasına karşın hala daha düzeltilmemiş otobüs tabelaları görüyorum. Gelen yazı bir ARA CEVAP olduğuna göre tüm düzeltmeleri yaptıktan sonra bana nihai cevabı yazmalarını bekliyorum. İnanıyorum ki bakıma giren tüm E11 otobüslerinde bu düzeltmeyi yaptıktan sonra İstanbul yollarında yanlış yazılmış otobüs kalmayacaktır.

Ben de eğer üşengeçlik yapıp bu şikâyet mektubunu yazmamış olsaydım, her E11 otobüsü gördükçe sinir olacaktım. Üstelik sinir olmakla kalmayıp, bir de turistlerin bu yazıyı gördüğünde bizimle dalga geçiyor olacağını düşünüp bir de mahcup olacaktım.

Hepinize üşengeçlikten uzak, sıkıntısız, sorunsuz günler dilerim.

330

332