324 – Gülmek


9 Ağustos 2016

Keyifsiz olduğum zamanlarda oturup düşünüyorum: Beni en çok ne güldürdü, ben nelere en çok güldüm diye. Şimdilerde de malum ülkece zor zamanlardan geçtiğimiz için böyle bir durumda olduğumdan oturup bir düşündüm.

  • Evliliğimizin ilk günleriydi. Sevgi ile oturma odasında oturup televizyon seyretmekteydik. Televizyonda da aykırı bir kişilik olup çok da erken yaşlarda bir trafik kazasında kaybettiğimiz Boran Kaya’nın sunduğu “İner misin – çıkar mısın” adlı program var. Kendinde bir yıldız ışığı gören ama genellikle fos çıkan insanların çıktığı bir programda şişman, kısa boylu, tipik Türk erkeği bir adam ortaya çıktı. “Ne yapacaksın?” sorusuna “Düğün Salonu” diyerek cevap verince beni bir merak aldı. Acaba düğün salonu taklidi nasıl yapılır diye. Hani kuş, kedi taklidi olsa anlayacağım. Ya da araba veya uçak tamam da düğün salonu taklidi nasıl yapılır? Derken adam önce ekolu bir mikrofondan gelen şarkıcı, ardından arka planda çalan davul zurna derken mikrofondan çocukların pistten uzaklaştırılmasını isteyen anons gibi bir düğün salonunda olabilecek sesleri peşpeşe çıkarmaya başlayınca benim sinirlerim bozuldu. Önce normal gülmeyle başlayan tepkim giderek arttı. Derken kahkahalarla devam etti, peşinden de, hani karnı ağrıtacak şekilde gülünür ya o şekilde gülmeye başladım. Henüz taze evli olduğumuzdan benim nasıl biri olduğumu anlamaya çalışmakta olan Sevgi’nin bakışlarını görünce iyice kendimden geçtim. Sevgi’nin gözlerinde “Bu adamı bu kadar güldüren şey nedir? Hadi ben de ayıp olmasın diye güleyim. Hoppala bu ekrandaki de o kadar komik değil ama acaba benim taze bey bir manyak mı?” Şeklinde durumun komik mi ciddi mi olduğunu anlamaya çalışan hali düğün salonu taklidi bitmiş olsa da birkaç dakika daha devam etti. Ama sinirimin bozulup da gülüşümün getirdiği karın ağrısı bir süre devam etti.
  • Birkaç Ramazan önceydi. Durumun Ramazan ile bir ilgisi yok ama devam edeyim. Emekli olarak ancak ayrılabildiğim eski şirketim Esit’in elektronik satın alma görevini yapan arkadaşım Çetin de izne çıkmış, bana da yapılması gereken birkaç görev bırakmış, ayrıca da olası cevap verilesi e-posta kontrolü için bilgisayarının şifresini benimle paylaşmıştı. Bu izin durumlarında yakın arkadaşlar şifreleri birbirimize verip uzaktan iş yaptırabiliyoruz. Ben de e-posta kontrolü esnasında bir baktım ki Çetin’in masaüstü bir hayli dolu. Aklıma hemen daha önce yapmış olduğum bir hinlik geldi. Masaüstü ekranı gösterilirken PRINTSCREEN tuşuna basarak bu görüntüyü hafızaya aldım ve PAINT programına yapıştırarak dosya olarak kaydettim. Ardından da masaüstü arka plan olarak bu dosyayı gösterdim. Sonuç olarak bakıldığında eski halinden farklı hiç bir şey yoktu ama ekrandaki program ikonlarını kaldırınca da aynı görüntü devam ediyordu. Bilgisayarda işlerimi hallettikten sonra bilgisayarı kapattım ve yaptığım bu değişikliği unuttum. Ardından izinlerimiz öyle denk gelmişti ki Çetin izinden döndüğünde ben izne çıktım ve yaklaşık 3 hafta görüşemedik. İzinden dönüşümde masaüstüne yapmış olduğum değişikliği unutmuştum bile. Derken Çetin ile bir sohbetimiz esnasında başına gelen ilginç bir olayı anlatmaya başladı. Masaüstünde bulunan bir dosya ile işi bittiği için dosyayı sildiğini ama dosyanın orada durduğunu fark ettiğini, ama tekrar açmak istediğinde bunu gerçekleştiremediğini ve bir türlü tıklayamadığını anlattı. O anda ben benim yapmış olduğum işlem neticesinde bunun olduğunu anlayıp gülmeye başladım. Çetin de anlattığı durumun komikliğine güldüğümü zannedip anlatmaya devam etti. Bu dosyada bu sorunla karşılaşınca acaba başka bir dosyayı silerse de aynı şey olacak mı diyerek bir başka dosyayı daha silip aynı durum yaratılınca bu işte bir iş var deyip bilgi işlemci arkadaşımızı çağırdığını söyledi. Ben artık gülme şiddetimi arttırmıştım. Bilgi işlem sorumlusu Murat da durumu çözmeye çalışırken masaüstünde bulunan tüm dosyaları başka bir konuma kaydetse de dosyaların ekrandan silinmediğini görünce durumun acayipliğini görmüş. Ardından dosya yöneticisi ile masaüstünü incelediğinden o dosyaların hakikaten taşındığını ama her ne hikmetse görüntülerin orada kaldığını fark etmiş. Biraz kafayı çalıştırıp arka plan resmini bulunca da işi düzeltmiş ama Çetin’e “Nasıl yaptıysan masaüstü görüntüsünü arka plan olarak kaydetmişsin” diyerek Çetin’i zan altında bırakmış. O da bunu kendisinin yapmış olamayacağını belki de belli tuş kombinasyonları ile yapmış olabileceğini belirttiğini söyleyince ben artık kendimi kaybettim. Yalnız bir durum vardı, gülmekten bu işi benim yaptığım bir türlü anlatamıyordum. Çetin de benim durumdan haberim olmadığından kendine göre detay üzerine detay vermeye devam ediyordu. Derken biraz fırsatını bulup olayın sorumlusunun ben olduğumu söyleyebildim. Olayın Ramazan ile olan ilgisine gelince, aynı günün akşamında, teravih için hocanın arkasında sık ve düzgün tuttuğum safımdayken aklıma gündüz Çetin’in anlattıkları gelince az daha gülerek namazı ve abdesti bozacaktım.
  • Geçenlerde Facebook üzerinden 3 adamın bir su yolu üzerinde gerili 2 paralel ipin birine basıp diğerine tutunarak geçmeye çalıştığı bir komik video görüntüsü Gülmekgeldi. Önce gergin olarak su yüzeyinin yukarısında olan ayaklarını bastıkları ip yaklaşık diz hizasına kadar suya gömülüyor. Daha sonra adamlar birbirlerine anlamsızca iyice yaklaştıklarında dengeleri bozuluyor ve bir ileri bir geri yaparak ve adeta eskiden beden eğitimi dersinde yaptığımız köprü duruşuna benzer bir duruş sergileyip suya düşmemeyi beceriyorlar ve dengelerini tekrar sağlayıp ayağa dikiliyorlar. Son katılan geri gidip ipi serbest bırakınca kalan 2 tanesi gayet mutlu mesut ip üzerinde ileri geri oynayarak geçişin yarısını tamamlamışken birden ne oluyorsa oluyor ve üçüncü adam bir hızla tekrar yanlarına ulaştığında olanlar oluyor. Denge denen şeylerini kaybettikleri ama suya da düşmemeye çalışmalarını içeren görüntüyü gördüğüm anda kahkahaları koyverdim. Daha sonra Youtube üzerinde görüntüyü arayıp buldum ve cebime video olarak indirdim. Hala daha canım sıkıldığında açıp izliyorum. Yalnız video tam sonuna kadar gitmediği için karşı kıyıya varıyorlar mı belli değil (https://www.youtube.com/watch?v=DtwLO2t6OR0) (https://www.youtube.com/watch?v=18v43kh6l_0). Arada videoyu seyretmesem bile ortadaki, diğerlerine göre daha kilolu olanın çevikliği gözümün önüne gelince bile yüzümde bir gülümseme beliriyor.

Gülümsemenin yüzünüzden eksilmediği günler dilerim.

323

325