319 – Toplu Ulaşım – 2 Otobüs


10 Haziran 2016

Geçenlerde internette dolaşırken farkına vardığım İstanbul’un nostaljik ulaşım araçları yazısı bana eskileri anımsattı ve oturup yeni bir Cuma Yazılarını yazacağım. Aşağıda o yazılardan ilki olan İstanbul Belediyesi Otobüslerine ait yorumlarımı ve fotoğrafları bulacaksınız: (alıntılar italik)

Bu arada bir zamanlar İETT’de Taşıtlar Dairesi Başkanlığını yapmış, Erdoğan Uzel amcama da buradan bir rahmet yollamak isterim. Kendisinden eski bir yazımda bahsetmiştim (https://cumayazilari.wordpress.com/yemek-zamani/82-salatalik/).

Bir İstanbul klasiği: “Leylandlar”

İETT’nin İngiltere’den satın aldığı 300 otobüs, İstanbul’a getirilecektir. Camları güneş ışınlarını geçiren, fakat sıcaklığa engel olan yeni otobüsler 75-80 yolcu almaktadır. Önden yollanan 4 otobüs, şoförlere eğitim aracı olarak kullanılmaktadır. Otobüslerin her biri 280 bin liraya mal oldu.

İstanbul Belediyesi’nin İngiltere’den satın aldığı “Leyland” marka 35 otobüs, burada 1 gün kaldıktan sonra Almanya’ya hareket etti.

4 gruba ayrılan ve birbirleriyle 4 alıcı-verici cihazla irtibat kuran kafiledeki otobüslerin, birbirlerini kaybetmeden Kafiledeki 45 şoför arasında lisan bilen sadece tek bir kişinin bulunması ve bütün kafilenin yolu kaybetmemek için baştaki vasıtayı takibetme zorunluluğunda bulunuşu, yolculuğu daha da güçleştirmektedir.

Vasıtaların hepsinin “0” kilometrede oluşu ve “rodajda” bulunuşu, motorların saatte 50 kilometre üzerinde bağlanmış olması, bir müddet için trafiği tamamen engelleyeceği endişesi uyandırmaktadır (13 Ekim 1968, Milliyet, s.3).

Geniş bilgi (http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=11963) adamlar forum kurup bir hayli detaylı bilgileri paylaşıyorlar. Ben bir tanesinin gördüğü Leyland’ların numaralarını kaydettiği çeteleyi görünce içimden yuh dedim.

Leyland’ların Türkiye’ye getirilişlerini daha önce duymuştum. Hem dil bilmedikleri için, hem de muhtemelen insanlara güvenmeyip yol paralarını tek kişide tuttukları için otobüsler birbirlerini kaybetmemek için tampon tampona seyahat ediyorlarmış. Türkiye’ye gelene kadar bu trafikte bir hayli sıkıntıya yol açmış. O zamanlar otoyollar şimdiki gibi olmayıp karşılıklı gidiş gelişli yollarda bir arabanın böyle bir konvoy peşine düştüğünü düşünsenize, geçmek mümkün değil. Bu arada yakıt ikmali için girdikleri benzin istasyonlarının da depolarını boşaltıp yollarına devam etmişler.

Leyland'lar geliyor

Bu Leyland otobüsleri ben pek bir severdim. Diğer otobüslerin aksine, vites kolları normal otobüs ve kamyonlardan farklı, şimdiki otomatik vitesli araçların viteslerine benzerdi. Güdük ve debriyaj kullanılmadan değiştirilen vitesleri ilginç gelirdi bana.

Ama o zamanlar filoya katılan 302 Mercedes otobüsler ise favorimdi. Boğaz Köprüsünden geçmek için kullandıklarım bu Mercedes araçlar ise diğer körüklü ve normal İkarus otobüslere göre daha hızlı olduklarından şansıma onlara binersem eve dönmek daha zevkli olurdu. 302 Mercedeslerden daha önceki Mercedes otobüsler ise motorları arka tarafta ve sırtı yuvarlak olan tiplerdi. Arka tarafta çocuklar motor üstüne oturtulurdu ama motorun sıcağı yüzünden ayakta gitmek daha iyi olurdu.

 Mercedes_Otobüs_YeniMercedes (yeni)

Mercedes_OtobüsMercedes (eski)

Söğütlüçeşme Tren İstasyonunun altından araçlar için iki tane alt geçit yapmışlardı. İlki daha eski olduğundan kubbeli bir yapıya sahipti ve daha alçaktı. Otobüsler geniş gövdeleri yüzünden her iki yöne giderlerken de aynı geçidi kullanıyorlardı. Dolayısıyla bir yönde gelenler diğer tarafta bulunan karşı yöndeki trafiğin kullandığı köprüaltı geçişinden geçmek zorundaydılar. Ama gene de trafik sıkışmıyordu, çünkü zaten trafik yoktu.

Söğütlüçeşme alt geçit

Daha sonra alınan Ikaruslar ise Macar yapımı, Doğu Bloku üretimi olduklarını haykırırcasına hantal yapıları ama sağlam gövdeleri ile çok uzun seneler hizmet verdiler. Hatta bir ara bunların bir kısmını doğal gazla çalışır hale getirip yeşile boyadılar ve bunlara DOĞA DOSTU adını verdiler. Yalnız bazıları sadece yeşile boyanmış olup eski mazotlu halleri ile çalışmaya devam edip bizleri kandırıyorlardı. Yeşil boyalarının üzerindeki çiçek ve kuş figürleri ise Doğu Bloku üretimi hallerini bir hayli yumuşatmıştı.

Ikarus_körüklü Ikarus_yeşil_1 Ikarus_yeşil_2

Metrobüs ise bir zamanların Zincirlikuyu-Taksim arasında icat edilen tercihli yol procesinin günümüze uyarlanmış devyarasa bir hali. Söğütlüçeşme’den Beylikdüzü’ne toplam 44 durak için geçilen mesafe tam 52 kilometre. Seyahat süresi 100 dakika imiş. O da gece otobüsler daha azken ve duraklarda yolcuların binmesi daha hızlı oluyorken. Ama işlek saatlerde otobüse binmenin marifet olduğu esnalarda bazen üst geçitlerin yolcularca doldurulduğunda sıkı izdihamlar yaşandığını sıklıkla duyuyorum. “Yollardaki sıkışıklık da neymiş” gibi bir durum.

Şimdilerde kullanılan otobüsler pek bir kişiliksiz görünüyor gözüme. Hatta muhtemelen Badem Bıyıklı Türk Mühendislerin yaptığı bir model var ki alnı geniş olduğu için bayağı mongol bir görünüşe sahip. Yazıyı yazdıktan sonra hemen karşıdaki otobüs duraklarına gidip marka-model öğreneyim istedim ama ne aracın önünde ne de arkasında model yazacak cesareti bulamamışlar..

Ama halk otobüsleri dahil hepsinin otomatik vites olması ise ilginç bir ayrıntı ve vites değişimlerinde şoförün insafına kalınmadığı için şimdiki yolcular eskisine göre daha şanslılar. Belki de şanssızlar çünkü farkına varmadıkları böbrek taşlarını düşürme şansları azaldı.

Önceki yazı  Toplu Ulaşım – 318 .318

Sonraki yazı Cuma Boksörleri – 320 .320