309 – Can Akbel


27 Şubat 2015

TRT’nin tek tabanca olarak ortada dolaştığı ve hatta ikinci kanalının bile henüz düşünülmediği zamanlarda dikkat çeken bir haber programı vardı. Farklı formatı ve TRT spikerlerinin o alışıldık ciddi ve tüm haberleri bir cenaze haberi verirmiş gibi sunulduğu zamanlarda Can Akbel, GırGır dergisinin “Kele Bakış” olarak ti’ye aldığı “Güne Bakış” adlı kapanış ve istiklal Marşı öncesi son haber programını sunardı. GırGır dergisinin Kele Bakış demesinin sebebi tarama özürlü olan Can Akbel’in tepede ilaç için tek kıl olmayan pas parlak kafasından ötürüydü. “anchorman” formatında spikere daha alışılmadık o zamanlarda, üstelik bir de TRT televizyonunda son derece rahat hareket ve tavırlarla haber sunmanın yanı sıra bazen kravat bile takmadan objektif karşısına geçmesi, şimdilerde düşünüyorum da, bir devrim niteliğindeymiş.

Kele_Bakış        Can_Akbel

Programın başında verilen program cıngılını program sonrasında tekrar sunulurken, haliyle teknik fazla ileri olmadığından geri sararak oynatırlardı. Bu sebeple dönmekte olan dünya da ters olarak dönüyordu ve TRT’ye bu sebeple bir hayli eleştiri olmuştu. Can Akbel de programında bunun tamamen filmin ters oynatılmasından ötürü olduğunu belirtmek zorunda kalmıştı.

Armudun dibine düşmesi misali kızı Cansu da gene TRT programcısı olmuştu. İsmi de sanki kendi isminin sonuna SU ekleyerek konmuştu diye bir şeyler hatırlıyorum ama tam emin değilim. Bunun için internette şöyle bir gezineyim dedim. Önce Türk Dil Kurumunun sitesine girip “Kişi Adları Sözlüğüne” baktım ki Cansu isimler arasında yer alıyor. Biraz daha araştırınca şu anda Türkiye’de 70 bin üzerinde Cansu isimli kişi varmış. (http://www.ismininanlaminedirx.com/cansu-isminin-anlami-nedir-3706/) bu sitede ilginç bazı istatistikler ve karakter analizleri de var. Kendi isminizi de buradan sorgulayabilirsiniz. Cansu isimli ünlüler kısmında farkına vardım ki bu kişiler hep 1980 sonrası doğanlar. Bu arada Cansu Akbel 1962 doğumlu imiş. Yani kendi isminden türettiyse, Can Akbel, bayağı ileri görüşlü bir adammış. Çünkü 20 sene öncelerde baba ve annenin isimlerinin baş heceleriyle isim koymak pek bir moda olmuştu.

Bu furya esnasında ben de çiçeği burnunda bir damat olarak bulunduğum bir aile toplantısında benim çocuğumun adının ne olabileceği konusunu deşerken, Mehsev veya Mehgi ya da Sevmet gibi sonuçlara varmıştı ki hiç de hoş değildi. Ancak kardeşim Murat’ın eşi Ebru ile birlikteliğinden çıkan Murru veya Ebat bir hayli sevimliydi, özellikle de Murru hala daha bendeki anıların tazeliğini koruyor.

Can Akbel’in programının cıngılını tersten oynatması fikri muhtemelen o zamanlarda televizyonda gayet keyifle izlediğimiz ve programlarda “Futbol balesi“ olarak adlandırılan ve oyun esnasında çekilen görüntülerin bir ileri bir geri oynatılması ile oluşturulan görüntülerden esinlenilmişti. Şimdi düşünüyorum da düşük çözünürlükle çekilmiş o görüntüler bir de durdurulup yavaş çekim ile bir ileri bir geri hareket ettirilirken ne kadar kötüymüşler. Hâlbuki şimdilerdeki yüksek çözünürlüklü filmler, yavaş çekim gösterilseler bile görüntü kalitelerinden bir şey kaybetmiyorlar. Hele bir de düşük ışıkta çekilenler var ki bunlar özellikle belgesel kanallarında karşıma çıktığında görüntüleri büyülenmiş gibi izliyorum. Ay ışığı kamerası bizlere aslanların gece gördüğü şekliyle yansıtıyormuş görüntüyü. Termal kameralardan daha net bu görüntülerle insanın her ne kadar bir kedi gözüne sahip olmasa da teknolojiyi kullanarak aynı görüntüye ulaşabildiğini gösteriyor. Yalnız, etraf ne kadar karanlık olsa da ortamdaki ufacık bir ışık ile gözler bu ışığı süper yansıttığı için yemyeşil bir çift nokta suratta beliriyor. Acun’un efsane programı “Survivor’da” aynı tip kameralarla yarışmacıların gece vakti hallerini çekerlerken yemek kokusuna gelen farelerin o bir çift yeşil göz ile uyuyanların etrafında dolaşması beni binlerce kilometreler öteden bile huylandırmaya yetiyor.

TelevizErsin_imeryon seyretmeyi TRT’den öğrenen bizler için Can Akbel benzeri programcıların ayrı bir yeri vardır. Gene biraz gayrı resmi havada hava durumu sunan Ersin İmer de bu alışılmadık hali sebebiyle kurumundan dışlanmıştı. Havaların soğuk gittiği bir aralar, soğuk sebebiyle DON tehlikesinin olduğu yöreleri sunmuş sonra da bir iyi niyet temennisi olarak “Hepinize donsuz geceler diliyorum” diyerek bitirmişti programını. Tabi bunu farklı yere çekenler sebebiyle kendisi önce kızağa alınmış, sonra da muhtemelen iş akdi sona erdirilmişti. Bu sebeple muhtemelen daha 61 yaşındayken hayata gözlerini yummuştu.

Cenk_KorayO sıralarda mesleğin sululuk tarafını yapıyor olsa da gene bir TRT vakurluğu ve ciddiyetini taşıyan Cenk Koray’ı da anmadan geçmek olmaz. Tele Kutu adlı programıyla her Pazar seyrettiğimiz Cenk Koray ile yollarım çeşitli sebeplerle kesişti. Lise çağlarımda Bakırköy’de geçirdiğim hafta sonlarından birinde arkadaşım İhsan’ın tavsiyesi ile o zamana kadar hiç yapmamış olduğum tenis müsabakası izlemek üzere Taksim’deki TED – Tenis Eskrim Dağcılık kulübüne gitmiştik. Benim gibi bir futbol seyircisinin, tenis maçında sessiz kalarak seyredilmesini bana o esnada oynanmakta olan maçın hakemi öğretmişti. Peki, o hakem kimdi? Tabi ki Cenk Koray. Sulu bir adamdan ciddi bir uyarı almak beni belki de tenisten soğuttu. Her ne kadar televizyonda tenis müsabakaları fırsatım oldukça seyrediyorum ama elime tenis raketi almamış olmak benim gibi her türlü sporu hem seyretmeyi hem de yapmayı seven bir adam için affedilir bir şey değil.

Cenk Koray ile daha sonra bir de Kadıköy’de evimize yakın bir yerde açmış olduğu video kaset kiralama dükkânında da karşılaşıp hem kendisi tarafından bir abone kartı açılmışlığım hem de onun tavsiye etmiş olduğu bir filmi seyretmişliğim vardır. En üzgün kişilerin palyaçolar olduğu gibi, ölümünden birkaç sene öncesinde oğlunu da kaybedince her ne kadar işini yapmaya devam etse de eski coşkusunu yitirmişti.

Yeni kaybettiğimiz Can Akbel’i ve yazıda anmış olduğum Ersin İmer ve Cenk Koray’ı sevgi ve rahmetle anıyorum, Allah rahmet eylesin.

Önceki yazı 308 – Tezahürat

308

310

1 comments

  1. Cuma yazıları okuru Cüneyd Okay der ki:

    sanırım SUna akbel di eşinin adı
    o yüzden bu çığırı açan onlardır
    Abimin bir öğrencisi vardı
    Serfun
    Serpil ve Tayfun

    bir de daha sonra vefat eden TRT yarışmacısı vardı
    FÜMET Anıt
    söylemişti ama unuttum
    herhalde Füsun ve Ahmet olabilir
    selamlar

    Beğen

Yorum bırakın