303 – İzan


24 Ekim 2014

Türk Dil Kurumu “Güncel Türkçe Sözlüğüne” göre anlamı “Anlayış, anlama yeteneği”. Bu kelime ile ilgili en sevdiğim deyimlerden biri “izan deyince uzanmak” gelir. Bu kelimeye nereden geldim derseniz, Kızım Başak’ın sosyal medya paylaşımlarından birinde rastladığı bir Starbucks bardağı üzerine yazılmış bir isimden geldim. Belki bilirsiniz, Türkiye’dekilerde de gitmediğim için bilmiyorum aynı mıdır ama, yurtdışında Starbucks’a gittiğinizde siparişinizi alırken isminizi sorarlar ve bunu istediğiniz boy bir bardak alıp üzerine yazarlar. Ardından da içeceği hazırlayan kişi işini bitirince bardak üzerindeki ismi okuyup sizi çağırır. Bu esasen Starbucks’ın felsefesine tam uygun olan bir davranış. Çünkü, her ne kadar Gezi olayları esnasındaki kapı kapatma hadisesi sebebiyle negatif bakıyor olsak da, felsefeleri “işten eve giderken uğranılan bir üçüncü yaşam alanı olmak ve kendini ev ve işyerinden sonra en rahat hissedilen mekân olmak”. Bu sebeple oturanların neyi ne kadar zamanda tüketiyor diye gözünüzün içine bakan çalışan olmazmış. Buna bir de siparişiniz hazır olduğu zaman isminiz ile seslenen personel olunca demek ki daha iyi oluyor.

İzan konusuna tekrar dönersek adam ismini yazsınlar diye söylemiş peşinden de doğru yazılması için uyarısını yapmış. Yalnız hem C ile hem K ile yazılabildiğinden ismini söylerken C ile olduğunu belirtmiş bizim bu izansız arkadaşın karşısındaki Marc. Peki “bizim izansız” ne yazmış? CARK. Bu bana Üniversitenin hazırlık sınıfında tanıştığım ve 43 yıldır kendi deyimi ile “Gönül Dostum” olan Fuad’ın başına geleni hatırlattı. Onun da ismi hep rastlanılan “Fuat” şeklinde değil de sonu D harfi ile biten şekilde yazılıyor. O da hep yanlış yazılıyor diye ismini söylerken düzelttiği bir seferinde “Fuad ama D ile yazılyor” deyince karşısındaki “Duat mı?” diye aynı bizim Cark misali izansızlık ile karşılaşmış.

Marc_with_c

İsim konusunda benim fazla bir sıkıntım olmadı. Türkiye’de herhalde en sık rastlanılan isim olan Mehmet’in yanlış anlaşılması pek olası değil ama Mehmet sayısının çok olmasından da biraz sıkıntı yaşanabiliyor. Bunun en güzel örneğini eşimin anne-baba evinde yaşıyoruz. Eşim Sevgi’nin biri erkek biri kız iki kardeşi var. Erkek kardeşinin adı ne tesadüf ki Mehmet, yani benimkiyle aynı. Ama bir başka durum daha var ki o durumu biraz daha çetrefilleştiriyor. Bacanağım olan, baldızımın eşinin adı da Mehmet. Yani kaynanamın üç çocuğu varken ya çocuklarının isimleri Mehmet ya da eşlerinin isimleri Mehmet. Biz iki damat daha taze damatken eve alınan Muhabbet kuşuna, baldızımın, eve gelen yabancı erkeklerin ismi olan Mehmet’i  koymak istediğinde kayınpederim o zamana kadar kendisinden görmediğim bir kararlılıkla reddettiydi.

Mehmet ismine çok rastlandığı için sorun hangi Mehmet’i adreslediğinize gelince ya bir lakap kullanmak gerekiyor (ki benim küçükken bu konuda hiç sıkıntı çekmediğimi bir başka yazıda belirtmiştim – Cuma Lakapları 236), ya da ya soyadı veya göbek adı kullanılıyor. Yalnız yazının başında belirttiğim sipariş için isim alıp isimle çağırıldığım bir durum var ki çağrılmasam daha iyiydi diye düşünmeden edemiyorum. Seneler önce ailecek yaptığımız bir haftalık bir Fethiye tatili sırasında gitmek şanssızlığında bulunduğumuz Kelebekler Vadisi’nde öğle yemeği için tek seçenek olan işletmede, aynı Starbucks gibi sipariş hazırlandıktan sonra söylemiş olduğum ismimi bir seslenişi vardı ki garson kızın, seslenişi adeta askerlik arkadaşına seneler sonra rastlayıp uzaktan sesini duyurabilmeye çalışması gibiydi. Tabi bu hitap yüzünden bizimkilerin uzun süre alayına maruz kaldım. Bir de aynı günün akşamında gittiğimiz pizzacıda bizden isim istediklerinde kesinlikle kendi ismimi vermeyip Başak’ın ismini verdim ki, pizzayı getiren garson kızın ismi söylerkenki nezaketi sanki öğlen benim hitabı biraz daha da kabalaştırdı.

Hepinize izansız insanlarla karşılaşmayacağınız izan dolu günler diliyorum.

Sonraki yazı 304 – Koku

Önceki yazı 302 – FAS VIII Kazablanka

Önceki AHKAM – 293 TRT zamanı

302

304

Yorum bırakın