292 – Bodrum Yarışları 2014


27 Haziran 2014

İki binli yıllar başladığında şirketimizin sahibi Serhat Bey Bodrum Marinasında sahip olduğu teknesinin bağlı olduğu Bodrum’da katılmakta olduğu yarışların her seneki bir tanesine şirket üst düzey yöneticilerini götürüp bir nevi sinerji yaratmaya başlamıştı. İstanbul’dan Cuma akşamı hareketle vardığımız Bodrum’da sabah erken saatlerde tekneyi yarışa hazır hale getirip saat 10’daki brifinge katıldıktan sonra rota öğrenilip yarışa başlıyorduk. İlk gittiğimiz sene yarışa 4 kişi olarak katılmıştık. Muhtemelen şirket kaynakları pek yerinde değildi ki dördümüz de toplam 2 kamarası ve 1 yaşama alanı olan teknede gecelemiş ve dolayısıyla 2 kişi 1 kamarayı paylaşmıştık. Ertesi sene patronumuz otele terfi etmiş biz diğerleri teknede kalmıştık. Daha sonraki seneler, kadro arttıkça şirkette daha eski geçmişi olanlar otele terfi edip yeni katılanlar teknede kalır olmuştu. Son senelerde ise iyice palazlanmış olmalıyız ki artık teknede kalan kimse kalmamış, herkes otelde gecelemeye başlamıştı.

En son olarak da 2010 yılında bir soğuk Aralık hafta sonu, Ar-Ge’de çalışan bir programcı arkadaşı şirket kültürü ile beslemek ve biraz da şevke getirmek amacı ile gitmiş olduğumuz bir KIŞ YARIŞI, Sahil Güvenlik Komutanlığının rüzgârın şiddeti ile değil yarış yapılmasını, teknelerin Marina dışına çıkarılmasını bile yasaklaması sebebiyle yarışamayıp sadece kış turizmini desteklemeye yarayan bir geziye dönüşmüştü yolculuğumuz. Biz grup elemanları da yarışma için gittiğimizde gezip görmeye fırsat bulamadığımız Bodrum Kalesi ve Mausoleion gibi tarihi yerleri ziyaret etmiş, otelin sadece yatma için kullandığımız zamanlarında faydalanamadığımız Spor odası ve SPA olanaklarından faydalanmıştık. Ama akşam yemeklerinden en az birinde uğradığımız Sünger Pizza’ya gene uğramış ve kışın soğuk rüzgârı ile üşümüş vücutlarımızı Balık Çorbasının sıcağı ile ısıtmayı bilmiştik.
SüngerPizzaHavanın soğuk ve yağışlı olacağının bilinci ile üstümüze aldığımız kabanlarımızın haricinde yarışta kullanmak üzere yağış ve dalga sularına karşı yağmurluk ve hatta bahçıvan muşambalarımız ile tam teşekküllü olarak yarışa hazırdık. Programcı arkadaşımız Esit bünyesinde çalışan en kilolu kişi olmanın yanı sıra ilginç ve çekingen bir kişiliğe sahipti. İstanbul’dan hareket ederken üzerine giydiği muşambasının fermuarı ne yazık ki kiloların baskısına dayanamayıp patladığı için belini kemerini önünde düğüm ederek kapatmaya çalışsa da fazla kilolar önünün tam olarak kapanmasına müsaade etmiyordu. Bu komik duruş yetmezmiş gibi bir de ellerini ceplere sokmaya çalışması esnasında yırtılan cepler birer üçgen halini alıp öne doğru kıvrıldığından adeta “Bir Tarz Yaratmak” gibi bir görünüşe de sahipti. 2 gün boyunca üzerinden çıkartmadığı bu muşambayı artık dönüş yolculuğu için geldiğimiz Milas-Bodrum havaalanında Serhat Bey’in uyarısı ile üzerinden çıkartıp doğrudan çöp kutusuna atarak kurtulmuştu.

Mürettebat-2014Bu sene işte o hüsran ile yarışamadığımız Bodrum’a bir kez daha, ancak bu kez havanın azizliğine uğrayıp yarışın iptal edilme riski olmadan, katılmak üzere geçtiğimiz Cuma sabahı İstanbul’dan kafilelerle ayrıldık. İngiliz Kraliyet Ailesinin, Hanedanın soyunun kurumaması için birlikte yolculuk etmemeleri gibi biz de yumurtaları aynı kefeye koymayıp üç ayrı uçuş ile toplam 8 kişi Bodrum’a farklı zamanlarda ulaştık. Daha önceki yarışlarda tamamen sap olarak sadece erkeklerden oluşan grubumuzda bu kez Serhat Bey’in Eşi de bulunduğundan daha az erkeksi bir grup olmuştuk. Bodrum’a inip otele yerleştikten sonra tekneye ulaştık.

?????????????Yarış ertesi gündü ama bizim yapacak çok şeyimiz vardı. Öncelikle senelerce Serhat Bey’den diğer yarışan teknelerde donatılmış olan Kevlar Yelkenlerin tekneye donatılma işi vardı. Bu kez bir hayli iddialıydık görünüşe göre. Kevlar maddesi çok sağlam ve hafif lifli bir yapıya sahip. Arkasını gösterir bir saydamlıkta. Yanmayan giysilerde bile kullanılan bu yelken ile artık bizi tutabilene aşkolsundu. Emektar yelkenleri indirip bin bir zahmetle Kevlarlarımızı donattık. Devamlı güneş gören ve deniz üzerinde olup hem rutubet hem de deniz suyu ile haşır neşir olan düzeneklerden yeni yelkenleri donatmak işi biraz zor olduysa da sonunda yelkenler hazırdı ve bizler ilk deneme sürüşüne çıktık. Son bir iki düzenlemeyi de yaptıktan sonra artık teknemiz ertesi günkü yarışa hazırdı ve bizler Bodrum’un henüz yaz sıcaklığına ulaşmamış serin sularında kendimizi serinletme fırsatını kaçırmadık. Marinaya döndükten sonra akşam yemeği için sözleşip odalarımızda dinlenmeye geçtiğimizde, kendi adıma konuşmak gerekirse yemeği yiyeceğimiz mekânın Sünger Pizza olması, sabah erken kalkmış ve yolculuğun ardından pek de alışık olmadığımız yelken donatma işi ile yorulan bedenimi kaldırma dürtüsü oldu. Her ne kadar rezervasyonlu gitmiş olsak da Bodrum’un aranılan mekânlarından olan Sünger önünde yarım saate yakın bir bekleme ile masamıza oturabildik.

Balık Çorbası

Yeni grup üyelerine bahsetmiş olduğumuz Balık Çorbası hemen herkesin ilk siparişi oldu. Her zaman çorba sonrası mekânın isminden hareketle ısmarlamış olduğum pizza yerine bu kez grubun tek dişi elemanı olan Semra Hanım’ın siparişi olan “Çökertme Kebabı” hem ismi ile hem de otantikliği ile benim de tercihim oldu. Diğer grup elemanları genellikle balık ağırlıklı pizzalarını yerken önüme gelen “Çökertme Kebabı” seçimin isabetli olduğunu görünüşü ile bas bas bağırıyordu adeta. “Kibrit Patates” olarak adlandırılan ve bakıldığında Tel Şehriye havasında olan patateslerin üzerine yerleştirilmiş lokmalık biftekler ve üzerine serpiştirilmiş taze nane ve yeşillikleri tamamlayan sarımsaklı yoğurt yemeye kıyılamayacak bir görüntü ziyafeti sunuyordu.

cokertme-kebabi

Kısa sürede tükettiğim  porsiyonumdan geriye birkaç damla sostan başka bir şey kalmamış olması bunun benim yemek yerken tabakta lokma bırakmamak düsturumun ötesinde, bu huya sahip olmasam bile lezzetten ötürü böyle bir sonuç doğacağının sonucu idi. Yemeğimi masada ilk bitiren olduğumdan, ısmarlamış oldukları pizzaları kendilerine fazla görünüp bitiremeyeceklerini anlayan arkadaşlarımın tekliflerini sanki “attan inip eşeğe binmem” fikriyle ağzımın tadının yerinde olması sebebiyle reddedip ağzımdaki lezzetin gitmemesi için dua ediyor gibiydim.

Ertesi gün yarışma için geldiğimiz brifing yerinde yarışının isminin “FAMOUS CUP” olması ve sponsor firma Vodafone’un Bodrum’a getirdiği ünlüleri her tekneye birer tane dağıtması olayında bize Zeyno Günenç, yani Çocuklar Duymasın dizisinin nam-ı diğer “Dominant Teyze”si düşmüştü. Ancak ne hikmetse marinadan ayrılma saatinde ünlümüz bir başka tekne ile Yonca Evcimik ile birlikte açılmayı tercih etmiş bize de ünlü olarak Vatan Gazetesi ekonomi yazarı Ercan İnan düşmüştü. Tekneye bir gazeteci gelmiş olması bizlerde Vatan Gazetesinin son halini sorgular hale getirmiş ancak Ercan Bey’in “Gazetenin ön sayfası YANDAŞ olabilir ancak çalışanlar değil” ile Sosyal Demokrat mürettebat yapımıza halel getirmeyeceğimizi anladık.

Yarışın ilk günkü etabında Bodrum’da start aldıktan sonra Çelebi Adası etrafından dönüp Karaada etrafını da dolaşıp finiş noktasına ulaşacaktık. Makus talihimiz kalkışta bizi terk etmemişti ve diğer yarışlarda olduğu gibi başlangıç çizgisin, geçerken en arkada kalmıştık. Çelebi adasını dönerken gene en arkadaydık ama bu dönüş sonrası açacağımız Balon yelkenimiz ile arayı kapatacağımız ümitlerini taşıyorduk.

?????????????

ŞAKIL adı verilen ve yelken iplerini bağlamaya yarayan parçanın 2 kez azizliğine uğrayıp yelkenimizin boşalmasına ve hız kaybetmemize rağmen, Karaada etrafını döndükten sonraki düzgün rotamız ile, her ne kadar kendi kategorimizdeki rakiplerimizi geçemesek de, aynı yarışa katılan farklı kategorilerde yer alan ancak start sonrası bize egzoz gazlarını koklatan beş altı tekneyi geçmeyi başarıp, kendi kategorimizde beşinci, toplamda yirmi beş teknenin katıldığı yarışın ilk etabını on beşinci olarak bitirdik. Etap sonrası, Ünlümüz ile gene sakin bir koya çekip Bodrum’un serinleten sularına girdikten sonra ünlümüzden, ertesi gün dönüş uçağının saati sebebi ile bir daha görüşmemek üzere ayrıldık. Ancak akşam Twitter hesabından attığı “Ünlüsü olduğum tekne yarışı birinci olarak bitirdi, ama sondan” diyerek bizi rencide etmedi değil.
????????????? Ertesi gün biraz daha ümitli idik. Yarış bu kez start sonrası bir önceki günün ters tarafına doğru gidip Orak Adası etrafından dönüp gelinerek bitirilecekti. Ne var ki gene aksilikler bizi bırakmadı ve bu kez son adımda değil diğer teknelere yetişip geçmek, bu kez nasıl olduysa arkamıza aldığımız teknelere bile geçilip uzak ara sonuncu olduk. Ancak tek tesellim “Her yarışın bir sonuncusu olmalı. Bu kez biz sonuncu olduk” tesellisi arkasına saklanmaya çalışsak da küçük Kızım Burçak’ın “Baba, siz niye hep sonuncu oluyorsunuz?” sorusuna verilecek bir cevabım yoktu.

Yarış sonrası ilk kalkacak olan uçağımızın azizliği de 2 saatlik bir rötarla bu kez grubun içinde en son İstanbul’a varmak olarak sonuçlanınca anladım ki bu sonuncu gelişlerde benim şans bağlamında büyük bir katkım var. Bir dahaki sefere acaba katılmasam da bizim teknenin dereceye girmesini sağlasam mı diye düşünmüyor değilim ama BALIK ÇORBASI içecek olma fikri her şeyi unutturuyor.

Önceki yazı 291 – Pazar Tramvayları

İlgili yazılar:
32 – Cuma yarışları
39 – Cuma balıkları
86 – Cuma Bodrumları
90 – Cuma doksanları
195 – Balık Çorbası
197 – Cuma yılbaşıları-yapılmayan yarışları
205 – Cuma Günleri – 4 Pazar

291

293

Yorum bırakın