273 – Selçuk Yula


9 Ağustos 2013

Onu ilk tanıdığımda Fenerbahçe’nin bir futbolcusu olduğu için, için için kızdığım ama “keşke benim tuttuğum takımda oynasın” dediğim özellikte bir oyuncuydu. Birkaç kere Türkiye Ligi gol kralı olması da zaten bunun açık bir göstergesi idi. Her ne kadar futbolculuğunun son senesinde tuttuğum takımda oynasın hayalim gerçek olsa da o da ben de, kendisi de Selçuk’u hep Fenerbahçeli Selçuk olarak kabul ettik. Hatta kardeşimle beraber oynadığımız oyunlarda gol atarsak gol atanın SELPUT, yani o,  olduğunu söylerdik. Kendisinin, o zamanlar İstanbul’daki tek birinci lig maçlarının oynandığı yer olan İnönü Stadında, ya Zonguldak ya da Mersin İdman Yurdu ile oynanan maçta, Deniz tarafındaki kaleye yapmakta olduğu bir atakta, o zamanlar daha koşarken birden durup sonra devam etmek gibi dripling numaraları pek bilinmediğinden kendisini kovalamakta olan iki defans oyuncusunun önünde giderken birden durmuş, ama durumu kavrayamayan iki futbolcu sağdan ve soldan sıkıştırdıklarını zannettikleri Selçuk birden aralarından yok olunca kafa kafaya birbirlerine vurmuşlar ve yer ile yeksan olmuşlardı. Bu arada fırsattan istifade eden Selçuk da kaleci ile karşı karşıya kalıp rahatlıkla golü bulmuştu. Tabi bu arada yerde yatan futbolcularda karizmayı fena halde çizdirmiş olduklarından bir de İstanbul seyircisinin gol sevinci ile iyice yıkılıp yerden kalkamayıp, kenarda beklemekte olan doktora vizite ücreti kazandırmışlardı.

SelçukYulaO zamanlar daha futbolcu piyasası şimdiki gibi yüksek olmadığından ve takımlar henüz takım doktoru gibi bir müessese inşa etmemiş olduklarından maçlarda kenarda bir Hükümet Tabibi, üzerinde kravat ve ceketi ile olanca ciddiyeti ve elinde çantası ile yer alır, sakatlanan bir oyuncu olduğunda ilikli olan ceketinin önünü bile açmadan koşarak olay mahalline ulaşır ve Babamın dediğine göre her girişinde vizite ücreti aldığından tedavi ettiği oyuncuyu ayağa kaldırdıktan sonra yeni bir futbolcu sakatlanması için dua ederdi.

Selçuk faal futbolcu olarak sahalarda yer aldığı zamanlarda henüz Jupp Derwall ile Türk CoşkunSabriTınaz.jpgFutbolu kademe atlamamış olduğundan Milli Maçlarda fazla bir varlık gösterememişti. Malum o zamanlar Coşkun Özarı, Sabri Kiraz ve Tınaz Tırpan arasında el değiştiren antrenörlükler esnasında şerefli mağlubiyetler veya şanlı beraberliklerle yetiniliyordu. Arada, rahmetli Faruk Amca’mın “ara sıra kuşun taşa çarptığı” durumlardan yararlanarak kazanılan olası galibiyetlerde ancak Berlin Panteri gibi kahramanlar yetiştirirdik.

Sabri Kiraz” deyince aklıma gelen bir anekdotu da anlatmadan geçemeyeceğim. Üniversitede okumakta olduğumuz sıralarda, bir öğle yemeği esnasında o esnada flaş bir haber olan “Mehmet Ali Ağca’nın Papa II. Jean Paul’ü vurduğu” haberini tartışıyorduk. Bu arada arkadaşım Fuad, olayın bir hayli garip olduğunu ve bizim Abdi İpekçi’nin katili Ağca’nın Papa’yı vurmuş olmasının, o esnalar Milli Takım Antrenörü olan Sabri Kiraz’ın bu işi kotarmasıyla aynı derecede saçma ve olası olabileceğini söylemişti. Hatta bir süre, Ağca’ya yardımcı olan ve o esnalar ortalarda görünmeyen Özbey soyadlı kişinin belki de Sabri Kiraz olduğunu bile düşünüp bir hayli gülmüştük.

Selçuk’un faal futbolcu olduğu zamanlarda ne yazık ki Türkiye’deki stadlarda doğru dürüst çimlendirme yapılamıyordu. İnönü Stadı, yazın maçların oynanmadığı zamanlarda çimlendirilir ancak daha bir iki hafta maç oynanmadan önce kale önleri peşinden de maçın Dostlukspor.jpgen çok oynandığı orta saha kelleşir, kenarlarda kalan çimler ise bakımsızlıktan öbekli olarak yeşillenip yerden düz gitmekte olan topun aniden zıplayarak sekmesine sebep olurdu. Haliyle İstanbul’da en az 3 takım olduğunu düşünürsek her hafta en az 2 maç yapılırdı. Buna bir de maçlar öncesinde o esnalar Türkiye’de kurulmuş 2 kız futbol takımı olan Dostlukspor ve Filizsporun maçlar öncesi emekli eski futbolcular, foto muhabirleri, gazete yazarları gibi karma takımlarla gösteri maçlarını da ilave edince tabi sahada yer alan çimler, teknolojinin de pek kullanılmamasından ötürü çok çabuk heba oluyorlardı.

İstanbul dışında durum daha da feciydi. Diyarbakır veya Çorum gibi şehirlerde bırakın çimi doğru dürüst toprak bile olmadığından maç öncesi ve devre araları Belediye arazözleri sahaya girip etrafı ıslatırlardı ki, maç oynanırken sahada tekerlek izlerini görmek pek bir olasıydı.

Tam bu esnalar, her ne kadar tek kanal olan TRT televizyonları siyah beyaz yayın yapsalar da, çarşamba akşamları yayınlanan Avrupa’dan Futbol karşılaşmalarındaki sahaların yeşil rengi renksiz televizyonlardan bile belli olurdu. Bu maçların benim açımdan en önemli kazanımı akşam haberlerinden sonra seyretmemizin yasak olduğu televizyon yayınlarını seyredebilmem için çıkan izindi. Şimdi düşünüyorum da, kızlarım böyle bir yasak koysam acaba uygulayabilir miyim? Malum bir fıkra vardır. Akşam dışarı çıkmak üzere hazırlanan kızına kaçta döneceğini soran babasına “canım ne zaman isterse o zaman dönerim” diye cevap veren kızına babasının “tamam ama daha geç kalma” demesi herhalde bizim şimdiki durumumuzu gayet iyi anlatır.

Selçuk Yula’lı zamanların futboluna geri dönersek, Avrupa’da pek bir başarı sahibi olamayan Fenerbahçe’nin nadir başarılarından biri olan Bordeaux maçında orta sahadan aldığı topla gidip golü yapmıştı, aynı Türkiye’de peşine takmış olduğu Türk bekleri gibi Fransız beklerine de nal toplatmıştı.

Fenerbahçe’nin Avrupa başarısızlığını vakti zamanının GırGır dergisi çok güzel bir karikatür ile belirtmişti. Hakim karşısına kaçakçılık ile çıkarılan adam “Benim Avrupa’yala işim olmaz ki Avrupa’ya kaçakçılık ile alakam olsun? Ben Fener’liyim” diyerek durumu gayet iyi anlatmıştı. İşte aynen yukarıda bahsettiğim kuşun taşa çarpması olmuş ve Fenerbahçe Fransa’dan 2-3’lük galibiyet ile dönerek bir üst tura çıkmıştı.

SelçukYula2Böyle başarılı adamların, üstelik biraz da tanınmış olmasının yanında bir de böyle erken denebilecek yaşta aramızdan ayrılması beni hep sarsmıştır ve Selçuk Yula’yı kaybettiğimizin haberini alınca bir hayli üzüldüm. Kendisine Allahtan rahmet diliyor ve kalanlara baş sağlığı diliyorum.

Önceki yazı 268 Benzemez Kimse Sana

Sonraki yazı 284 Ahmakıslatan

272

274

Yorum bırakın