232 – Yılbaşı Alışkanlıkları


30 Aralık 2011

Yılbaşı deyince aklınıza ne gelir diye sorulsa herhalde verilecek cevaplardan üç tanesi tombala, piyango ve hindi olacaktır. Normal zamanlarda yüzüne bakmadığımız bu üç olgu nedense yıl biterken birden aklına düşüverir adamın.

1. Tombala
Bugün alışkanlık olarak Perşembe alışverişine gittiğim markette insanların ellerindeki tombalaları görünce bu akşam ne yazsam diye düşünmek gerekmedi hiç. İşin ilginci yılbaşı Tombala.jpgalınan tombalalar o gece oynanırsa oynanır, ertesi gün kimse yüzüne bakmaz, sonra sağda solda sürünür tombala kâğıtları. Ardından bir de bakıvermişsiniz ki tombaladan eser kalmamış ve ertesi yılbaşı “yahu bizde tombala vardı. Onu ortaya çıkartalım da oynayalım” dendiğinde bulunamaz ve yenisini almak için marketin yolu tutulur. Gerçi tombala oynamak çok da zevklidir. Ama nedense oynanırken başka şeylerle de ilgilenildiğinden arada çinkoları ve tombalayı kaçıran mutlaka olur. Tombalayı çeken kişi işi biraz da kendine yontmaya kalkar, son numaralara geldiğinde sıra, çektiği taşı torbadan çıkartmadan bakıp eğer kendine uygun değilse atıp bir başkasını çekerek kendine avantaj sağlamaya çalışır. Bu arada tombala oynanacağı haftalar öncelerden belli olsa da haneleri kapatmak için gereken kağıtlar ya olmaz ya da son dakikada kesilip hazırlanmaya çalışılır.

Eğer çekilişi yapan çocuksa, ki nitekim bu işe hem heveslidirler hem de büyükler angarya gördüklerinden yapmak istemediklerinden otomatikman onlara havale edilir, daha ilk taş çekiminden itibaren, kartınızda olsun olmasın “72 numara çıkmış mıydı?” sorusunu defalarca sorup çekeni sinir etmek de ayrı bir keyiftir.

2. Milli Piyango
Babamın bir lafı vardı. Üniversitedeki hocası söylermiş: “Milli Piyango ahmaklardan alınan vergidir” diye. Babam bunu söylerdi ama arada bilet almaktan da geri kalmazdı. MilliPiyango.jpgAma yılbaşı gelirken 1 bilet almak kendisini kesmediğinden, her ne kadar bizler bireysel olarak alsak da her birimiz adına birer bilet alırdı. Milli Piyango İdaresi yeni şans oyunları icat ettikten sonra onlardan gelen paraya para demiyor olsa gerek, ilk göz ağrısını nedense göz ardı ediverdi. Sadece yılbaşlarında eşeğin bir taraflarına su kaçırırcasına giderek arttırdığı ikramiye miktarı adamın aklını başından alacak bir değere getirtip son 1 ay içerisinde biletleri satmayı başarıyor. Tabi bu arada bayiler de, eskiden yüzde sekizdi getirisi ama şimdi ne kadardır bilmiyorum, çekiliş yapılmadan ikramiyeyi götürüyorlar. Tabi bir de “Nimet Abla” gibi adı çıktıysa önünde kuyruklar oluşup şanına şan katacak yeni ikramiyeleri çıkartacak satışa ulaşıyorlar.

Geçenlerde artık yeni göz ağrım olan İddaa oynadığım siteden “hadi bir bilet alayım bakayım” deyip bir bilet seçtim. 6 numaradan oluşan ve en çok 1 milyon olabilecek seçimin bilet ederi 12 liraydı. Ben klasik çeyrek biletimi 3 TL’ye aldım. Çekilişten sonra bir de baktım ki son 4 rakamı tutturmuşum. Ama hesabıma geçen parayı görünce sok oldum. Amortiye 3 TL alacakken, 4 rakamı tutturup 20 TL ikramiye kazandım. Yani Milli Piyango diyor ki, siz boş yere bilet almayın, kazansanız bile çok değmez. Alacaksanız yılbaşında alın ki hiç olmazsa hayalleriniz biraz uçsun.

Şimdi Babamın lafındaki ahmak lafını unutup bir bilet alarak en azından çekilişe kadar biraz hayale dalmaya ne dersiniz?

3. Hindi
Yılbaşının tüm dünyada simgesi olarak görülebilecek simgesi herhalde hindi olacaktır. Her Hindi.jpgne kadar büyük marketlerde tüm yıl boyunca raflarda kendine yer bulabiliyorsa da yılbaşı yaklaşırken tüm marketlerde rafların çoğunluğunu kaplayabiliyor.

Benim ilk hindiyi yiyişim enteresandır yerden birkaç kilometre yukarıda olmuştu. Daha önce ne yılbaşında ne başka bir yerde hindi yemişliğim olmadığından Singapur Hava Yollarının güzel hosteslerinin servis ettiği yemeğin kapağını açınca karşıma çıkan esmer etin ne olduğunu anlamak üzere yanımda oturmakta olan karı kocaya sordum “ne etidir bu?” diye. Yanımdaki koca tanıyamadı ama eşi hanımefendi çıkaracak gibi oldu ama o da işin içinden çıkamayınca hostese danışmak zorunda kalmıştık hindi etini teşhis etmek için.
Amerika ziyaretim esnasında hindi etini tavuk eti kadar eşit sıklıkta gördüğümden salam ve sosis gibi hindi ürünlerinden çokça tüketmişliğim vardı yolda sandviç yapmak üzere alış veriş yaptığımda.

Bundan yaklaşık 20 sene önce firmamız her çalışanına birer hindi dağıtmıştı yılbaşı promosyonu olarak. Annem hala daha söyler onu nasıl da zorlukla pişirdiğini. Şimdilerde moda olan ise dışarıda hindi pişirtmek. Geçen sene baldızımın ısmarlamış olduğu hindiyi kesip dağıtacak bir babayiğit çıkmadığından, benden sonra sorulacak kişi kalmadığından, zoraki gönüllü olarak bu işi üstlenmiştim. Dağıtımı yapabilmek için bir hayli keskin bir bıçak kullanmış olsam da herhalde bunu yapabilmek için en uygun alet elektrikli testere olmalıdır diye bir fikir ürettim.

Bize promosyon olarak dağıtılan hindiye geri dönmek istiyorum. Hindinin cüssesi devasa boyutlarda olduğundan bunları taşıyacak poşet olarak siyah renkli sert plastik poşetler kullanılmıştı. Adam başı birer adet alınıp hepsi arkadaki buzdolabına konmuştu ve çıkarken herkese birer adet vermişlerdi. Nasıl olsa yenmez diye de hindilerin kafalarını benzer bir torbaya koymuşlar ki köpeklere vermek için. Garibim Almancı sekreterimiz de içine bakmadan bir torba alıp eve pür neşe gidip pişirmek üzere çıkarttıklarında kafalarla karşılaştıklarında duydukları hayal kırıklığını anlatırken bile yaşıyordu. Her ne kadar yılbaşı sonrası eve götürmüş olsa da her halde hiç keyifle yememişlerdir.

Herkeslere mutlu, umutlu ve bitirmekte olduğumuzdan daha güzel ve hayırlı geçecek bir yeni yıl diliyorum. Gelecek tüm yeni yılları böyle umutla karşılamak üzere gelecek cumalarda görüşmek üzere….

Sonraki yazı 239 ALIŞ VERİŞ

231

233

Yorum bırakın