202 – Cuma


4 Mart 2011

Çalışanlar için, hatta öğrenciler için bile herhalde en sevilen gün bugündür. Hatta İngilizcede TGIF “Thanks God, it’s Friday” olarak söylenen bir değiş bile vardır. Ertesi günün tatil olması sebebiyle sevilmesi de normaldir tabi. Hatta ertesi iki gün tatil olduğundan maaş alınacaksa maaşı bu gün alma olasılığı diğer hafta içi günlere göre üç kat fazladır.

Cuma sabahları saat yedi buçuk haberlerinden önce “Halk Hikâyeleri” yayını olurdu ve burada çoklukla “Bin Bir Gece Masallarından” bölümler canlandırılırdı. Bunun akabinde haberler öncesi zannediyorum sazın küçük boyu olan Cura ile çalınan bir melodi bana kalkma vaktini hatırlatır, hemen peşinden gelen “Bugün yirmi beş Şubat iki bin on bir. Demir Bank hayırlı günler diler, Demirbank” ile de o günün ayın kaçı ve haftanın hangi gün olduğunu öğrenirdik. Bu reklam cıngılını sonraları sanki eskimiş gibi önce “Bugün yirmi beş Şubat iki bin on bir. Demir Bank demir gibi güçlü, Demirbank” ile değiştirdiler ve beni ve benim gibi pek çok kişiyi soğuttular, zaten peşinden de battılar gitti.

Cuma deyince son zamanlarda tabidir ki aklıma ilk gelen Cuma Yazıları oluyordu. Her hafta bu yazıları yazmak hem bir görev hem de beni rahatlatan bir meşgale oluyordu.

Daha öncelere gidersem de ortaokul ve lise zamanlarımda Kadıköy’den çıkıp Bakırköy’e yaptığım gezileri hatırlıyorum. Kadıköy’den, daha o zamanlar Eminönü’ne doğrudan vapur seferleri olmadığından Karaköy’e geçerdim. Peşinden de genellikle Galata köprüsünü geçip Sirkeci tren istasyonuna ulaşıp onuncu durak olan Bakırköy’e geldikten sonra ninemlere kadar yürürdüm. Benim geliş saatime doğru yolumu gözlemek için pencerede bekleyen dedemin duruşu hala gözümün önündedir.

Eve vardıktan sonra da akşam sekiz haberleri öncesi dört tane çizgi film peş peşe yayınlanırdı. Bir tanesi “Corc, Corc, Corc of dı cangıl” diye müziği olan TARZAN, bir tanesi “Fix’in tuzağı, Fix’in tuzağı, oluuur şey değil” diyen Paspartu’lu “80 günde devri alem”, bir tanesi Akıllı Bıdık ve Ayı Yogi’nin dönüşümlü olarak yayınlandığı “Sevimli kahramanlar” ve bir tanesi de Doktor Dolittle’ın sevimli hayvanları.

Tabi ben eve girer girmez önce dedemle tavlaya otururduk. Peşinden yemek yedikten sonra da bu kez ninemle tavla partisi yapardık. Bir üst katta oturan teyzemle de arada oynardık ve çok net olarak hatırladığım bizim oyunlarımızda oyun ola ki 4-1’e gelirse neredeyse tamamında önde olan partiyi verirdi.

Altlı üstlü oturan teyzemler ve ninemleri ziyarete gittiğim zamanlarda üst kattaki teyzemlerde, yabancı dil konusunda üstad olarak kabul ettiğim Güney Enişte’min geniş kütüphanesinde kitap karıştırarak zaman geçirmek en zevkli dakikalarımı, hatta saatlerimi geçirdiğim zamanlar olarak çok iyi hatırlarım. Bir defasında gene böyle kitaplara dalmış gitmişken, aşağıdan dedem tavla oynamak için beni çağırmıştı. Ayaklarım ters gitse de emir demiri keser hesabı aşağıya inmiştim ama bir an önce oyunu bitirtip yukarıya çıkmak için öyle bir hırs ve gayretle oynamıştım ki, hiç hata yapmadan ve şansımın yardımıyla peş peşe 3 mars yapıp kendimi yukarıya dar atmıştım. Peşimden dedem “vay be, rüzgâr gibi geldi, geçti” diyerek artık hayranlığını mı yoksa kızgınlığını mı belirtmişti bilemiyorum.

Cuma deyince şimdi aklıma gelen ise Cuma Yazılarım oluyor. İnşallah bir süre daha beraber oluruz bu yazılarda.

Sonraki yazı 203 ÇARŞAMBA

Diğer günler 29 – Cuma – 1
Diğer günler 201 – Pazartesi
Diğer günler 203 – Çarşamba
Diğer günler 205 – Pazar

Diğer günler 342 – Salı

201

203

Yorum bırakın