201 – Pazartesi


25 Şubat 2011

Haftanın ilk günü ve dolayısıyla ilk çalışma günü olduğu için pek çok kişi tarafından sevilmez. Hatta diyete bile pazartesi günü başlanılmaması öğütlenir. Sebebi de üç ila dört gün sürecek ilk direncin vücut tarafından kolaylıkla atlatılabildiği ancak peşinden gelen günler ola ki bir de hafta sonuna rastlıyor ve işsizlikten doğan can sıkıntısı (bu da umutsuzluktan doğan karamsarlık gibi bir şey oldu hani bulmacalarda karşılığı “yeis” olarak sorulan sorudaki gibi) yüzünden abur cubur atıştırarak diyeti önce zedelemek peşinden de tamamen terk etmek. İlk ve orta öğretim esnasında tabi bir de pazartesi sabahları bayrak töreni ve bu törene yetişme telaşı da eklenince ayaklar ters ters gitmesine rağmen acele etme gerekliliği ikilemi yaşanırdı. İşe başlayınca bu ‘Pazartesi Sendromu’nu yenmenin bir kolay tarafı genellikle pazartesi sabahları gerçekleştirilen olağan haftalık toplantılar olduğunu fark ettim.

Pazartesi aynı zamanda okula başlanılan ilk senede hemen fark edilen bir gündür. Anaokuluna bile gidilirken çocuklar pazartesi sabahları daha bir zor uyanıp okul için hazırlığa başlarlar. Benim okula başlamamın üç yıl ardından başlayan televizyon yıllarında pazartesi günü ile ilgili aklıma ilk gelen pazartesi akşamları yayınlanan ve haftanın Birinci Lig maçlarının yayınlandığı Spor Stüdyosu programı oldu. Her ne kadar saat sekizden sonra, yani haber kuşağı sonrası ertesi günü okul ve çalışma günü olan günlerde televizyon seyretmemize izin olmasa da bazı haftalarda bu programın yüzü suyu hürmetine televizyon karşısında eğreti de olsa yerimi alırdım. Tabi bu izni koparmadan önceki pazartesileri yattıktan sonra diğer günlerde hiç yapmadığımız tuvalete ve mutfağa gitmek üzere salondan geçme seferlerini artırma annemle babamın dikkatini çekmiş olmalı ki benim maçları izlememe izin çıkmıştı.

CharleneTilton_18Benim spor seyirciliği aşkımın farkında olan babamlar bu programı seyretmemize izin verseler de, liseyi bitirdiğim yılın sonuna kadar saat sekizden sonra, hatta Dallas’ın o seksi kızı Lucy’i seyredebilmeme bile izin çıkmadı.

Televizyon yayınları başladığında günde sadece birkaç saat olan yayın bazı günler hiç olmazdı. Cumartesi ve Pazar gününden başka Çarşamba ve Cuma günleri de yayın olurdu da muhtemelen hafta sonu maçları sebebiyle pazartesileri de yayın koymuşlardı. Salı ve perşembe üvey günler olduğundan o günler epey sonra yayın günlerine dahil edilip haftanın her günü televizyon yayını başlayıp insanları esir aldılar.

Pazartesinin benim için bir başka hatırladığımda, hüzünlendiğim mi desem, yoksa iyi ki yaşamışım mı desem karar veremiyorum, zorlandığım anılarından biri ilkokul bitip orta öğretim için İzmir Bornova Anadolu Lisesi’ni, ki o zamanlar İzmir Maarif Koleji olarak anılıyordu, kazandığımda evimizle arasında yarım saat bile mesafe olmamasına karşın yatılı olarak okumaya başlamamdır. Pazartesi günü sabahtan teslim olduğum okuldan Çarşamba öğleyin ayrılıp eve çıkar, Perşembe sabahı tekrar dönüp cumartesi öğleyin hafta sonu tatili için ayrılırdım. Bunları ilgili günler geldiğinde daha detaylı olarak anlatacağım.

Şimdilerde Perşembe geceleri galanın yapıldığı, cumaları da prömiyerlerinin yapıldığı sinema salonu yeni film gösterileri eskilerde pazartesi günleri olurdu. Dolayısıyla Pazar günleri son gösteriye gittiniz, gittiniz yoksa ertesi gün gösterimden kalkacağı için filmin üzerine bir bardak su içmek gerekirdi. Çünkü ne şimdiki gibi videokaset veya VCD, ne de internet ortamı olmadığından seyredilmemiş filmler yiter giderdi. Bu sebepten de pazarları sinema keyfi daha bir coşkulu olurdu.

En zevkli pazartesileri tabiidir ki Şubat yarıyıl tatili ve yaz tatilinin ilk günleri olur. Psikolojik olarak beden saatleri okula gitmeye alışmış çocuklar her ne kadar kendilerini geç kalkmaya şartlasalar da alışkanlık gereği o sabah erkenden uyanırlar. Ve öyle bir uyanılır ki, okul sabahları o saatte açılamayan gözler sanki bir daha hiç uyumayacakmış gibi cingöz olur. Ve ilkokuldayken bu pazartesi günü hemen tatil için, hiç uyulmamış olduğu ve uyulmayacağı bilindiği halde tatil programı yapılır, şu saatte kalkılacak, şu saatte ders çalışılacak, şu saatte öğlen uykusuna yatılacak diye. Yalnız dikkat edin hiç sokağa-bahçeye çıkılacak yok. Hâlbuki neredeyse tüm zaman oralarda geçirildiği halde.

Pazartesinin bir geleneksel özelliği tiyatroların bugün tatil yapıyor olması. Doğal olarak insanlar hafta sonları bu tip aktivitelere daha çok yönelebildikleri için matine suare oyun oynandığından iki günlük bu dublelerin yorgunluğu herhalde ancak böyle çıkıyordur. Müzeler ise Salı günleri tatil yapıyorlar. Ne hikmetse? (Dolayısıyla bir sonraki konu herhalde Salı)

Sonraki yazı 202 CUMA

Diğer günler 29 – Cuma
Diğer günler 202 – Cuma – 2

Diğer günler 419 – Cumartesi
Diğer günler 205 – Pazar

Diğer günler 342 – Salı

Diğer günler 203 – Çarşamba

200

202

Yorum bırakın