198 – İsim


14 Ocak 2011

Geçen gün otururken aniden aklıma “Sana Yağı” geldi. Hani pek sık kullanmayız da evde arada sırada özel yapılan bir tatlı için almışlığım oluyor. Muhtemelen almış olduğum bu “Sana Yağını” dolapta görünce aklımda kaldı. Derken o aklıma gelince

peşinden bana “Ona Yağını” çağrıştırdı. Hoppala başka çağrıştıracak şey yok mu demeyin. Aklıma “Ona” gelince bu kez kızdım. “Yahu bu kadar da olmaz. Adamlar bir şeyler üretip yapmışlar. Sen kalk sonradan aynı şeyden üret, bir de ismini neredeyse aynı koy. Sana değil de Ona. Yok Bana”. Belki de taşra da Bana isimli yağ markası da vardır.

“Ona yağ”ına kızarken aklıma bu tür diğer benzerlikler geldi hemen. Hani adam bir yerde çırak olarak çalışmaya başlar. Biraz işi öğrendikten sonra “Tamam ben oldum” deyip kendi atölyesini açar. İsim de hazırdır. Eski çalıştığı yerin başına hemen bir “öz” koyar, olur sana yeni iş yeri. Otobüs firmaları da öyle değil mi? Her ne kadar köklü de olsa sırf bu yüzden “Hakiki Koç” firmasına gıcığım vardır. Erzurumlu arkadaşım memleketine giderken kullandığı iki otobüs firması vardı. Biri Erzurum’a yaraşır “Dadaştı”. Diğeri ise bilin bakalım ne? “Adaş” ama ayıp olmasın diye önüne ES koymuşlar. Otobüs taşımacılığı

deyince akla ilk gelen firma “Varan’dır”. Peki buna rakip bile olamayan ama bir süre yaşayan firma adını ne koymuştu? “Aran”.

Hele şimdilerde lojistik adını kullanan taşıma şirketleri. Hepsinin önünde istinasız ÖZ ibaresi bulunur. Son taşınmamızda sevgili eşim Sevgi’nin “Ulusoy” zannettiği taşımacılık

şirketi “Öz Ulusoy” çıkınca sabah gerçekleşmesi gereken taşınma gece saat 10’a doğru, o da tüm malzemeyi salonun ortasına yığarak tamamlanmıştı. Allahtan o zamanlar sitenin yerleşimi tamamen tamamlanmamıştı da akşam karanlığında kamyonla kapıya dayandığımızda içeri salmışlardı bizi. Şimdi olsa içerideki araç park etmelerinden mümkün değil içeri giremezdik.

İsim verme deyince bizim şirketin cihazlarına isim vermesi gibisi de yoktur. Esit’in ürettiği ilk ağırlık ölçme cihazının adı Z801 idi. Neden? Çünkü cihazı tasarlarken kullanılan işlemcinin adı Z80 idi de ondan. Koy sonuna bir 1, olsun sana model ismi. Peki, sonra ne oldu? Ben işe başladım ve okulda öğrendiğim Motorola’nın M6800 serisi işlemciyi kullandım. Peki, o cihazın adı ne oldu? M68. Ötekinden daha özgün, son iki karakteri sil olsun sana başka bir isim. Üçüncü cihazımız FIXUM idi. Hiçbir işlemcinin veya malzemenin ismi değil. Pekâlâ, bu nereden geliyor. O da şuradan geliyor. Biz ilk üretime başladığımızda Türkiye’de elektronik cihaz imalatı gelişmediğinden gerekirse yurtdışından getiriyoruz deyip patronun arkadaşının İsviçre’de sahip olduğu firmanın ismini verdik cihaza. Hani olur da yurtdışı menşeli olsun derlerse, cihazları üretecek ve önce İsviçre’ye gönderip oradan da tekrar Türkiye’ye getirecektik. FIXUM sonrası bir İngiliz Mühendis çalışmaya başladı Esit’te. Adı IAN.

Hemen bir parantez açıp IAN olayını bir anlatayım. O sıralar henüz evlenmemiş olduğu eşi, Moyra, iki yıllık bir anlaşma ile şimdilerin firarisi Bedrettin Dalan’ın okullarında İngilizce öğretmeni olarak anlaşmış. IAN da çalıştığı yazıcı firmasının Türkiye’ye mal sattığı firmaya, yani bize, Türkiye’de çalışmak üzere gelmek istediğini belirtir bir mektup yazmıştı. Mektup gelince firmanın yeminli tercümanı bana mektubu okuttuklarında ben dahil kimse bunun ciddi bir mektup olacağını düşünmedik. Bir de yabancı işçi çalıştırma olayı var ki herkes yurtdışına çalışmaya gitmek isterken elin İngiliz’i Türkiye’de çalışmak istediğini söylüyor. Biz bu mektubu kaale almayınca ikinci bir mektup gelmişti. Bu mektupta bu kez kendisinin İngiltere’deki Türk elçiliğine oturma ve çalışma izni almak için gerekli evrakları da eklemiş. Neyse bu kez biz hiç olmazsa bu evrakları doldurup gönderdik. Peşinden de bir ay sonra IAN ve Moyra Türkiye’ye geldiler. 2 sene sonra da anlaşmaları bitip ülkelerine geri döndüler.

Bu arada IAN bizle çalışırken bir cihaz tasarladı. Diğer cihazlarımıza göre daha ufak boyutta olduğu için isim bulunana kadar IAN bu cihazın adına “mini” indikatör olarak ad verdi. Cihaz piyasaya çıkmaya hazırlandığımda isim hala konmamış olduğundan geçici isim kısaltılıp ismi kondu: “MI”.

İsim koyma konusunda özürlü firmamın bir başka model cihaza koyduğu isim PWI. Bu Pano tipi Ağırlık Ölçme indikatörü (Panel type Weighing Indicator) kısaltması. Çünkü ilk olarak pano tipini yaptık. Peki, sonra ne oldu? Aynı cihazın masaüstü tipi, kolon tipi ve pek çok modeli yapıldı ama ismi aynı kaldı: Panel tipi.

Çocuklara isim koyarken de anne babaların biraz düşünmeleri gerekiyor gibi geliyor bana. Zannedersem Haldun Taner’di bir yazısında bu isimlere değinen. Şöyle diyordu: çocuklara isim koyarken belki küçükken hoştur ama ismi Gonca olan seksen yaşındaki bir kadını düşünsenize. Ya da çok sert ve kimse tarafından sevilmeyen birine Sevil ismi verilse. Bir de aynı Sevil veya bir başkası Okşan isimli bir hanım kızımız yılbaşını karşılamak üzere Taksim meydanına gittiğinde tacizcisine son günlerin gözde seslenişi Apaçi olarak adlandırsak adama ayıp olmaz mı? Sonuçta ismin gereğini yerine getiriyor Apaçicik.

Bir de gelenek olarak dedelerin veya ninelerin isimlerinin verildiği çocuklar var. Artık iyice geçmişte kalmış isimler, mesela Abdülmüttalip gibi isimlerin verilmek zorunda olduğu çocuklar var. İsim ağır ama hafifletmek için önüne koyuyorlar bir CAN ve daha sonra ana isim söylenmesi zor olduğundan otomatikman düştüğü için etrafta bir sürü Can isimli çocuk. (YN. Burada Abdülmüttalip sadece uzunluğundan dolayı yazar tarafından abartı olarak verilmiştir. Gerçekle ilgisi yoktur. Olası bir isim benzerliğinden dolayı sorumluluk kabul edilmez.)

Benim de ismimle yaşadığım pek çok anım var. Bunun en önemlisi, bulunduğum ortamlarda ve okuduğum okullarda Mehmet ismine çokça rastlandığından Mehmet olarak çok anılmadım. Ya Soyadımla ULUĞ olarak ya da göbek adım olan UFUK ile çağrıldım.

Hatta Boğaziçi Üniversitesinden beni tanıyanlar Mehmet denirse bilmezler de Ufuk deyince sadece akla ben gelirim.

Ben deyince Cuma,

Cuma deyince de Cuma yazısı akla geldiği gibi.

Hepinize hayırlı Cumalar ve mutlu Cuma yazıları.

Sonraki yazı 199 KORKU

197

199

Yorum bırakın