132 – Tatil II


28 Ağustos 2009

Bu sene uzun seneler sonra ilk defa olarak bir haftadan daha uzun süreli bir tatile çıktım. Aynı Chevy Chase’in “Sevimli Aile” (National Lampoon) filmlerindeki gibi değişik ve komik olaylar bizimle beraberdi. Tatilimizin ilk kısmını Fethiye dolaylarında, geri kalan kısmını ise Kuşadası ve civarında geçirdik.

Kuşadası tatilimiz sırasında her defasında olduğu gibi klasik Meryem Ana ve Efes turlarımızı yaparken Yavuz’un yerinde çöp şiş, mantı, gözleme menüsünün nadide parçalarını da büyük bir zevkle ve daha sonra hatırladıkça “iyi ki yapmışım” dedirtecek keyifte mideye indirdik.

Meryem Ana ziyaretimiz bir hayli kalabalık bir turist grubuyla gerçekleşti. Daha sonradan öğrendik ki Kuşadası Limanına iyi bir gemi akını olmuş ve daha önceleri hiç görmediğimiz miktarda insanın hacı olma emelleri sebebiyle hem insani anlamda hem de araç için otopark anlamında güçlük çektik. Çıkışta mutlaka uğrayıp bir hatıra aldığımız hatıra eşya mağazasında bir sonraki durağımız olan Efes ile ilgili daha bilgilenmek için harita alırken benim seneler önce yani bundan muhtemelen en az otuzbeş sene evvel aldığım ve neredeyse üzerindeki resmin bile değiştirilmediği kitapları görüp bunlardan iki tanesini aldık. Yemeğimizi yerken de bu kitapları inceleme fırsatını bulduk. Çünkü ne de olsa Meryem Ana’nın kalabalığının bir kısmı da Yavuz’un yerine gelmişti. Kitabı incelerken Burçak’ın dikkatini Bereket Tanrısının devasa boyutlardaki görüntüsü çekti. Öncelikle biraz utanır gibi olduysa da daha sonra komik bulup bir hayli güldü.

Yemeğimizi tamamladıktan sonra Efes harabelerini gezmek üzere otoparkına girdik. Oraya henüz gitmemiş olanlar için hatırlatmak gerekirse harabelerin 2 ayrı girişi var. Bir tanesi Kuşadası tarafında büyük bir otoparkın da bulunduğu kapı, diğeri de Meryem Ana tarafında olan girişi. Her iki kapıdan da girilip çıkılabiliyor ve iki kapı arası yaklaşık 2 kilometre uzunluğunda. Harabelerin girişi çocuklara bedava da olsa büyüklere 20TL.

Bilmeyenler için bir başka not da Kültür Bakanlığının bir hizmeti olan “Müze Kart”. Bu kartı çıkarabilmek için TC vatandaşı olmak yetiyor ve kartın hediyesi 20TL. Yani bir EFES harabe girişi parası karşılığında bu kartı çıkartıyorsunuz ve 1 sene boyunca tüm ören yeleriyle pek çok müzeye bedava girebiliyorsunuz. Tabi bazı ören yerlerinde bazı atraksiyonlar için ekstra para alınmıyor değil ve buralarda bu kart geçerli değil.

Her neyse biz tam otoparka arabamızı park etmiştik ki oradaki faytonların arabacılarından bir tanesi bize yanaştı ve bize bizi diğer tarafa götürürse bizim yukarı kapıdan girip tek seferde aşağı kapıya kadar gelip otoparktaki arabamıza ulaşabileceğimizi ve bunun için 2 km yürümemizin yeterli olacağı aksi takdirde alt kapıdan girersek harabeleri gezdikten sonra tekrar alt kapıya gelebilmek için toplam 4km yürümemiz lazım geldiğini mantıklı bir şekilde ve harita yardımıyla anlattı.

Bizlerdeki 2 kızımızın da faytona binmek istemeleri nedeniyle adamın teklifinin ikiletmedik ve yaklaşık 20 dakikalık bir fayton gezisiyle yukarı kapıya vardık. Bizi indirdiği yerdeki hediye eşya satıcısı içeride su bulamayacağımızı söyleyip bize birer pet şişeyi sattıktan sonra mademki su ihtiyacımızı karşıladık, bari tuvalet ihtiyacımızı da giderelim de içeriye öyle gireli deyip girişin karşısındaki umumi tuvaletin yolunu tuttuk. Ben dışarıda beklerken içeride işini ilk bitiren küçük kızım Burçak

Ben babamın yanına gidiyorum

diyerek yanıma geldi ve yanında bulunduğumuz hediye eşya satıcısının tezgâhını incelemeye başladı ve buzdolabı magnetlerinin olduğu kısımda yemekteyken incelediğimiz Efes kitabındaki Bereket Tanrısını gördü ve ani bir hareketle elini bir tanesine doğru uzattı ve birden dondu kaldı. Ben

artık yeter, hadi gidelim

desem de Burçak magnetin aletini bir türlü elinden bırakmıyordu. O esnada Başak da annesi ile bizim tarafa gelirken Burçak adeta donmuş bir vaziyette elinde Bereket Tanrısının aleti öylece duruyordu. Ortada anormal bir durum olduğunu anlayan ben anlayışlı baba

yoksa kırıldı mı

diye sorduğumda Burçak olumlu bir şekilde kafasını salladı ama elinden magneti hala bırakmıyordu.

Tamam güzelim, mühim değil. Parasını verir alırız

berekettanrisidediğimde bir hayli rahatlamış olarak heykelin alt tarafı metalde yapışık, aleti ise elinde doğruldu. Ben satıcıya “Biz buradaki bir tanesini kırdık. Satın almak istiyoruz” diyerek kızımı iyice rahatlattım. Satıcı çocuk da “Önemli değil abi, ben size sağlamını vereyim” diyerek elime aleti yerinde sağlam magneti verip üç lirasını aldı. Bizse Burçak’ın bir anlık şiddeti dolayısıyla sağlam Bereket Tanrılı magnetimizle mutlu mesut ayrıldık.

Burçak’ın sonraki yorumu ise daha hoştu:

Ben artık buna şapkamı asarım”.

Sonraki yazı 133 Ramazan

131

133

Yorum bırakın